Değişimin parçası olanlar değişimi fark edemezler mi?

Değişmeyen tek şey değişimin kendisi midir?

Gelen gideni aratır mı?

Bu soruların cevabı yıllar önce tecrübe edilerek verildi. Ancak CHP akan suyu tersine çevirmek istercesine hayatın doğal akışına direndi. Değişimi takasla, değişmeyi de imajla karıştırdı.

Bu yüzden ne 100 yılın CHP’si olarak kalabildi ne de çağın şartlarına göre kendini yenileyebildi. Milli iradeye sağır, toplumsal beklentilere kör, gelecek vizyonuna kısır kaldı.

Türkiye, CHP’nin 38. Olağan Kongresinde aynı şapkadan çıkan iki adayın yarışını izledi. CHP’nin tüm sevap ve günahlarına ortak olan, birinin diğerinden hiçbir fazla ya da eksiği bulunmayan, ancak ihanette yarışabilen iki adayı…

Kemal Kılıçdaroğlu terörist Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’ya selam gönderirken, Özgür Özel bunlara PKK terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan dolayı yerlerine kayyum atanan HDP’li belediye başkanlarını da ekledi.

Özgür Özel ihaneti bir adım ileriye taşıyarak Hamas’ı terör örgütü ilan ederek ABD ve Avrupa’nın ağzıyla konuştu. Hâlbuki Hamas terör örgütü olsaydı başta ABD olmak üzere Avrupa savunur, eğitir, donatır ve Türkiye’nin üzerine salardı. Terör örgütü PKK’nın uzantısı HDP’ye hayranlık duyan CHP de Hamas’ı savunmaktan geri kalmazdı.

Kemal Kılıçdaroğlu, “sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım” diyerek hem kumar hem de kader ortağı Meral Akşener’i hedef aldı. Yıllardır besleyip büyüttüğü ihanet hareketi gün gelince kendisini de vurdu. Türkiye’ye ihanet ederek CHP’yi büyüteceğini zanneden Kılıçdaroğlu ilk hançeri en yakınındakilerden yedi. Tabii ki mesele memleket değil, koltuk kavgasıydı…

Özgür Özel, sergilediği esrarengiz ihanet gösterisiyle Kılıçdaroğlu’nu geride bıraktı. Haliyle 812 delegenin oyunu alarak yeni CHP’nin yeni genel Başkanı oldu.

Gelenin gideni aratmayacağı bir yarış yapıldı. İhanette ikisinin de kimse su dökemezdi.

Değişmeyen tek şeyin değişim değil, CHP olduğu anlaşıldı.

CHP’de değişim değil, takas yapıldı.