Eğitim hayatının dönüm noktası olan, ailelere yarış atı sahibiymiş hissi kazandıran sınavlar, bu hafta sonu gerçekleşiyor. Elbette ki elemeler, seçimler, sınavlar olması gereken aşamalar ama insanlar bu sınavları öylesine büyütüyor ki, hayat memat meselesi haline getiriyor. “Bir sene dişini sık sonra ömrün kurtulsun” gibi vakti yitiren cümlelerle moral(!) oluyor aileler çocuklarına, bir saniye sonrasına çıkacağımız kesin olmayan dünyada, bir seneyi silin, kapanın, robotlaşın diyorlar …

Hayat her aşamasında sınav veya zorluklar sunacak önümüze, her başarının evvelinde vakti öldürmek, hayata kendimizi kapatmak olursa, bu nasıl yaşamak olur..? Her yaş belli görevler veriyor, öğrencilik dönemlerinin görevi ders çalışmak, iş hayatının görevi mesleğini icra etmek ama bunların yanında yaşıyoruz, ailemizle, arkadaşlarımızla vakit geçireceğimiz zamanlar ayrılmalı, sosyalleşeceğimiz zamanlar ayrılmalı, kendimizi dinleyeceğimiz zamanlar da ayrılmalı… Ama bizler bu sınavlar için çocukların en verimli,  en güzel, en dolu geçirecekleri vakitleri bir hedefe kilitleyip, depo gibi kullanıyoruz, harcıyoruz… Sonra zamanın harcanışının yanında psikolojisi yitik gençler türüyor, yer yer sisteme küfreden, her şeye muhalif, asabi ve de stresli… Bunun suçlusu sistem değil aileler! Elbette ki bir düzen olacak, elbette ki bir sınav bir eleme yöntemi olacak bir seçim olacak. Biz bunu deyince Batı'yı örnek veriyorlar yalnız, Batı'da ülkemizde olduğu gibi imkânlar yok; eğitim ücretli, devlet üniversitesi  kavramı yok, Batılı çocuklar aileleriyle  yıllarca üniversite parası biriktiriyor, evet sınav yok ama devletin bir yardımı da yok yani anlayacağınız. Nerede olursak olalım bir zorluk bir eşik var, o eşiği atlayacak güç değişiyor ama o eşik muhakkak var, bir başarı istiyorsak elimizi kolumuzu sallayarak gideceğimiz bir yer yok, dolayısıyla sisteme küfreden gençler üretmek ancak geleceğimize kastetmek olur. 

Çocuğumuzu düşünüyoruz, iyi bir gelecek kuruyoruz, yanındayız vesaire gibi cümlelerin uygulanma şekli asla bu şekilde değil… Sosyal toplum içerisinde uyumla yaşayamaz hale gelmiş, sitemkâr ve psikopat gençler üretiyorlar, duygulardan arınmış bedeni sayısal kodlarla programlanmış gençler…  Yalnızca kendini ve kendi geleceğini düşünen bencil gençler… Çocuğun her anına hakim olmak ailenin vazifesi elbet ama bu durumun dengesini kurmak da mühim. Çocuğun sosyal ortamla kaynaşıp özgüven elde edeceği,  hayatla tanışacağı okul hayatında, çocuğun çantasını sırtlanıp, çocuğun yerine arkadaş edinen ve çocuğun en ufak hatasında öğretmene saydıran aileler, gelecek nesli aşırı özgüvensiz veya aşırı özgüvenli yetiştiriyor…

Bir kuş uçmayı öğretmek için yavrusunu ağacın tepesinden atıyor, hayvanlar bu yaptığıyla bilinçli bir aile olurken insanlar çocuklarını cam fanusa saklayarak zarar veriyor… Her zaman çocuklarını haklı bularak adaletten uzak yetiştiriyor, her zorluğu çocuk yerine üstlenerek hayata karşı duramayan çocuklar yetiştiriyor, insan yetiştirmiyor bağımlı yetiştiriyor; o çocuk aşırı özgüvenli olup bu gücü aileden alıyor bazen, bazen de aşırı özgüvensiz olup yine sadece ailesine sığınıyor. Ne kadar başarı sergilerse sergilesin sahiplenilmiş ve bir başına vasıfsız olan bir yarış atından farksız olmuyor çocuklar nihayetinde.

Bu günün önemine binaen  bu cümlelerimi destekleyen bir olayı yorumlayalım mesela, hepimiz şahit oluyoruz sınava yetişemeyen ve sinir krizi geçiren çocuklara… Beddualar, küfürler, tehditler havada uçuşuyor o anda… Bir olaya şahidim; öğrencisi sınava geciken ve alınmayan veli memura beddualar yağdırıyor, “Benim paramla geçiniyorsun lan!” Diyor … Öncelikle şunu bi açıklığa kavuşturalım, bu kurallar tepeden veriliyor çünkü düzen olması için belli kurallar olmak zorunda, oradaki memurlar da sadece emir kulu; orada geç kalmak, vaktinde gelme sorumluluğu göstermemek ailenin ve öğrencinin suçu, ne kural koyan ne kuralı uygulayarak görevini yapan memur suçlu değil. Yine karşımıza aile faktörü çıkıyor, bir sene boyunca çocuğa o stresi yükleyen, sınava yetişemeyince sinir krizi geçirmesinin sebebi olan aileler… Çocuğuna sorumluluk göstermediği için, bizim hatamız kavramını öğreteceği yerde, olayı tiyatro gösterisi haline getiren, devlete kadar söven ama asla kendi sorumsuzluğunu yüklenemeyen aileler…

Şimdi bu sorumluluklarını yüklenemeyen ailelerin sorumluluğundaki çocuklardan nasıl olmasını bekliyoruz ki..? Önce çocuklarımıza kişilik sınavında destek olmalıyız, diğer sınavlardaki başarı kişilik yoksa başarı sayılmaz. Geleceği kurtulsun diye kişiliksizleştirilen çocuklar, geleceği yıkıyor… Hayat, bu sınava değil size bağlı …