Salgının üzerinde en yoğun etki ve değişiklik yaptığı alanlardan bir tanesi de eğitim oldu. Salgın döneminde eğitim üniversitelerden başlamak üzere çok hızlı bir şekilde çevrim içi eğitime dönmüştü. Üniversiteler ile MEB de EBA isimli uzun süredir var olan altyapısını çevrim içi eğitimleri de verir hâle getirdi. Çevrim içi eğitimde en önemli ve en zor konu içerik üretimidir. MEB’in tüm sınıfların video eğitim içeriği ile beraber yardımcı içerikleri hızlı bir şekilde hazırlamış olması gerçekten büyük bir başarıdır.

Bunun yanında elbette özel okullar da eğitim içerikleri ve eğitim altyapısına yatırımlar yaparak öğrencileri neredeyse tam zamanlı olarak bilgisayar başında oturtarak eğitim vermeyi başardılar.

Geçtiğimiz yıla dönüp baktığımda bu olağanüstü ve beklenmedik duruma rağmen bu sürecin ortalama bilişim ve içerik projelerinden çok daha iyi yönetildiğini söyleyebilirim.

Salgın geçer gibi olurken okulların açılmasının planlandığı ama salgının hâlen sümekte olduğunun anlaşıldığı bir dönemdeyiz. Eğitim sistemi de yüz yüze eğitim vermekle ilgili güçlü bir irade sergiliyor.

Üniversitelere baktığımızda ise derslerin %40’lık bir kısmının çevrim içi yapılabileceği, bu durumunda salgın dönemi sonrasında da devam edeceği belirtildi. Çevrim içi yöntemlerin gerek iş dünyası gerekse eğitim dünyasında kalıcı dönüşümlere yol açacağını belirtmiştik. Şu anda olan da bu. Salgın sonrasında da üniversiteler bir kısım dersleri çevrim içi yapacaklar, harmanlanmış eğitimi bir standart yöntem hâline getirecekler.

Salgın öncesinde dahi dünyada birçok üniversitenin “Online” okullar açtığını, buralardan ücretsiz dersler ya da ücretli diplomalı eğitim programları alınabildiğini belirtiyorduk. Okulların dışında herhangi bir konuda uzman bir kişi dahi bugün bir eğitim içeriği hazırlayarak bunu Udemy, Coursera veya benzeri internet sitelerinde ücretli ya da ücretsiz verebiliyor.

Bundan sonraki dönemde harmanlanmış (hibrit) eğitim gerçeğini tam olarak kabullenmeli, eğitim sistemimizi yalnızca üniversite değil, orta öğretimi de katarak buna adapte edebilmeliyiz. Çevrim içi eğitimin sınıflar arası uçurumu kapatma potansiyelini kucaklamalıyız. Tüm çocuk ve gençlerin eğitim içeriklerine ulaşabilecekleri internet altyapıları ve bilişim aygıtlarını sağlamalıyız. Bununla beraber her ders için tek bir eğitim içeriği değil de, farklı öğretmenlerin aynı konuyu kendi tarzlarında anlattıkları çoklu içeriklerle eğitimleri zenginleştirmeli, her öğrencimizin kendi öğrenmesine en uygun içeriği seçip takip edebileceği çevrim içi eğitim sistemlerini sunmalıyız.

Her kriz bir fırsattır. Türkiye bu durumu fırsata çevirebilecek teknik altyapı ve insan kaynağına da sahiptir. Öğrencilerimiz harmanlanmış eğitimi kucaklamakta bir sorun yaşamayacaklarını da geçtiğimiz yıl gösterdi.