Komşuluk güzel bir şeydir, yapabilene. Komşu huzur demek, dayanışma, barış demek, anlamasını bilene. Peki bu konuda şanslı mıyız? Pek sayılmayız. Birçoğumuz sağımızın, solumuzun, aşağımızın, yukarımızın nasıl olduğunu bilmekte.

Atasözü deyip geçmeyin. Folklorumuzun en önemli ve yaygın kolu olan atasözleri tarihin süzgecinden geçmiş, toplum tarafından benimsenmiş esasları içeren ve gelecek nesillere aktarılan öğütlerdir. Bu sadece Türkler için değil, bütün dünya halkları için geçerlidir.

Bazen komşuyu komşudan dinlemek gerekiyor. Gürcülerin bir atasözü var: “Movida somexi- moytana svxa mexi-” yani efendim, “Ermeni geldi, kendisiyle yeni dert getirdi.” Tekrar ediyorum, bu Hristiyan bir komşumuzun, Gürcülerin atasözüdür.

Hemen kızanların da aklına “Millet-i Sadıka” kelimesi gelmektedir. Osmanlının hoşgörüsü altında rahat ve huzur içinde yaşayan, dini ve etnik kültürleri tehlikede olmayan bu millet-i sadıka neden isyan etti? Türkiye tarafının defalarca tekrarlanan arşivleri açalım çağrısını hatırlatarak tarih gezisine çıkmaya niyetim olmadığını bildirmek isterim.

Bu güven meselesine değinmemin sebebi Karabağ’da yaşanan son olaylar ve Azerbaycan tarafının bir günlük antiterör operasyonu karşısında beyaz bayrak kaldıran Ermeni çeteleridir. Operasyon sırasında Azerbaycan, sivil halkın bölgeyi zarar görmeden terk etmesi için insani koridor açmış olsa da Karabağ’da yaşayanların çoğunluğunun sivil olmadığı da gayet açık. Birinci Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenilerin, sivil Azerbaycanlılara zulmü halen hafızalarımızda. Yine de Azerbaycan onların aksine, düşmanına haksız olduğu halde bu şansı tanıyarak dünyaya ve onlara adeta bir insanlık dersi vermiş oldu. Hankendi ve bazı işgal altındaki Azerbaycan topraklarında bulunan Ermeni çetelerin asker üniformasını çıkararak sivil formda savaştığını gösteren görüntüler de antiterör operasyonlarında öldüklerinde çıkarılan “Azerbaycan sivil insanlara saldırdı!” yaygarasının  altyapı hazırlığını gözler önüne seriyor.

Saldırıp da gücü yetmediğinde aman dilemek hastalığı olan bu güruhun 20 Eylül’de Azerbaycan tarafına saldırması ve ateşkes için yalvarması da tarihe not olarak geçti.  Kendi kaynaklarına göre 200 teröristin öldüğü ve 400 teröristin de yaralandığı bilgisi var. Azerbaycan ordusu da antiterör operasyonu sırasında şehit ve yaralıların olduğunu açıkladı.

Azerbaycan tarafı ateşkesin şu koşullarda ilan edildiğini duyurdu:

  1. Ermeni militanlar silahlarını ve ağır teçhizatlarını Azerbaycan’a teslim etmeli,
  2. Ermeni militanlar bölgeyi terk etmeli,
  3. Azerbaycan Anayasasına göre yeniden entegrasyon süreci 21 Eylül’de Yevlah’ta Azerbaycan ile görüşülecektir.

Bölgede barış gücü misyonunu üstlenen Rusya’nın da bu konuda başarılı olmadığı, sadece jeopolitik çıkarları doğrultusunda ‘vazgeçilmeyen bir aktör’ olma rolünü  oynadığı malum. Hatta dün Rus Barış gücüne ait araca saldırılması ve 4 Rus askerinin ölmesi de meraklı tarafın işine gelmektedir. Herhangi bir karışıklık, savaşın uzaması ve barış gücünün süresinin uzatılması demektir. Resmi Moskova, barış gücüne saldırının sorumlusunun Ermeniler ve Ermenistan hükûmetinin olduğunu bildirdi.

Yevlah görüşmesi yeni bir sayfanın açılması ve ilerideki görüşmelerin farklı boyuta geçmesi anlamına gelmektedir. Bu kapsamda, hiçbir koşulda çete ve teröristlere taviz verilmemeli; tarihi toprakların tamamı Azerbaycan’a geri iade edilmeden, Azerbaycan tarafının koyduğu şartların bütün maddeleri yerine getirilmeden bölgede barış ve huzurun olmayacağı kesindir. Karşı tarafa güvenim asla yok, tek güvendiğim güçlü Azerbaycan ordusudur.