HDP desteği olmadan iktidar yokuşunu tırmanabilecek oy kapasitesinde olmamak muhalefet partileri adına yüz kızartıcı bir durum.

Millet ittifakı bileşenlerinin “geliyor gelmekte olan” sloganı HDP’nin sandık desteği olmaksızın ete kemiğe bürünemiyor.

Bu nedenle Ahlatlıbel’deki buluşmada fiilen yer almasa da tezleriyle masanın karar atmosferini şekillendiren en güçlü yapı HDP’dir.

Yine bu nedenle HDP, muhalefet bloğunun samimiyetinin sorgulanmasına yol açan büyük bir “ama” faktörü.

İttifak liderlerinin halkla temaslarında sözün dönüp dolaşıp “Ama siz de HDP’yle yol yürüyorsunuz” sorunsalına takılması bunun bariz göstergesi.

Toplum sırtlanmış olduğu ekonomik yüke rağmen ülkenin siyasi ikbalini en az kendisinin yaşamsal ihtiyaçları kadar önemsediğini, siyasi yelpazede cereyan eden ittifakların nasıl bir Türkiye tasarımı sunduğunu dikkatle inceleyerek gösteriyor.

Güven sadece ekonomik parametreler arasında gidip gelen, soyut ve ruhsuz bir duygu durumu değil.

Toplumun birlikteliğine karşı bilenmiş tezleriyle fırsatını bulduğunda neler yapabileceğini (özerklik ilanı, hendek, 6-8 Ekim olayları gibi misallerde) yeterince göstermiş bir HDP realitesi, Millet ittifakına olan güvenin içini boşaltan en büyük etken.

HDP için söylenebilecek tek söz, yaptıklarının yapacaklarının teminatı olması.

Vatandaş, HDP’ye verilecek her tavizin, yol, su, elektrik olarak değil, bölünme, ayrışma ve terör olarak geri döneceğinin farkında.

Etnik aidiyetlere gösterilecek tavizkar siyasetin ortak kimliği ve bir arada yaşama idealini bozuma uğratması doğudan batıya, kuzeyden güneye, herkesin meselesi.

Bana göre mevcut kutuplaşmalardan arındırılmış bir kamuoyu anketinde “HDP kapatılmalı mı” sorusu ağırlıklı olarak “kapatılsın” cevabıyla karşılık bulur.

Oysa muhalefet liderleri için “HDP tehdidi” iktidarın düşmanlaştırıcı dilinden kaynaklanan alarmist bir söylem.

Meral Akşener’in söyleminde bu düşünce “HDP şeytanlaştırıldı” sözleriyle ifadesini buluyor.

HDP şeytanlaştırılıyorsa, meşruysa, terör örgütüyle herhangi bir bağı yoksa neden masada değil? Görüntü vermekten kaçınılacak kadar sakıncalıysa neden ve nasıl meşru?

Karar gazetesinde Yıldıray Oğur, muhalefetin Ahlatlıbel’deki buluşması için “İktidar çevresi bu fotoğrafa baktığında ‘Altı benzemez yanyana, HDP de masanın altında’ demek yerine 6+1 benzemezi yan yana getirecek kadar ne yaptım diye düşünmeliydi” demiş.

Benzemezlerin ittifak motivasyonu, “Cumhurbaşkanı adayımızı uluslararası karar vericiler belirleyecek” diyen, İstanbul kar altındayken İngiliz Büyükelçi ile “Kar yağışıyla mücadele kadar önemli” görüşmeler yapan muhalif simalarda tecessüm ediyor. 6+1 toplantısından “Avrupa Konseyi’ne ve AB normlarına bağlılık” sonucu çıkması bu zamana kadar muhalefet cephesi hakkında ileri sürülen “dış bağlantı” analizlerini besleyen bir gelişme oldu.

Yıldıray Oğur’un sorusunu tersten soralım. Muhalefet nasıl oluyor da 20 yıllık bir iktidara karşı seçim galibiyeti kazanmak için Türkiye’de ayrılıkçı bir partinin varlığına muhtaç duruma düşüyor?

Başlıca argümanı “Cumhuriyet tarihinin en büyük krizini yaşıyoruz” şeklinde olan muhalefet cephesi, “kriz”de bile özgül ağırlığıyla iktidar alternatifi olamıyorsa ve seçmenle arasındaki güven açığını bölücü bir partinin oylarıyla yamamaya kalkıyorsa, sorgu tahtasına elbette muhalefetin sakıncalı birliktelikleri yazılır.

HDP’siz adım atamamak ve HDP’yle de aynı karede buluşamamak, başarısız muhalefet portresinin diyalektiği. Her iki durum da, sahici ve milli bir muhalefet açığına işaret ediyor.