İŞİN BİYOLOJİSİNİ BİLMEDEN, EKONOMİSİNE HÂKİM OLAMAZSINIZ!

Tarımda bir önceki yıla göre güncellemeler yapmak, daha fazla önem vermek zorunludur. Son zamanlarda çiğ süt üretimindeki sıkıntılarla ilgili haberler gündemden ne yazık ki düşmüyor. Süt fiyatlarıyla ilgili güncellemelerde sürekli sorunlar yaşanıyor. Haberlerde görünen tek sorunun yem fiyatları olarak görülmesi bir tarafa aslında görünmeyen sorunların görünenlerden daha fazla olduğunu gözler önüne seriyor.

Haberler, telkinler; görünen ve görünmeyen ve sürekli olarak artan girdi maliyetleri nedeniyle 2008-2009 yıllarında yaşanan inek kesimlerini hatırlatan cinsten…

Görünen ve görünmeyen girdi fiyatlarının sürekli yükselişi buna karşılık reel ürün fiyatlarının değerinde satış yapılamaması, hatta fiyatlarının düşmesi nedeniyle aradaki makasın çiftçi aleyhine değişmesinden kaynaklanan birtakım belirsizlikler…

Süte Su Katmayalım!

Süt sektöründe yıllardır bazen ötelenen bazen de görmezden gelinen sorunlar hep vardı. Anlayacağınız, kör topal idare eden durumlar… Bir yerde sorun varsa mutlaka bunun birden fazla bileşeni de vardır. El attığın bileşen, sorunların yüzde 50’sini ortadan kaldırıyorsa uygulamaya alacaksın. Yoksa, dostlar alışverişte görsün den öteye gitmez, gitmiyor da… Dolaysıyla süt fiyatlarının belirlenmesi de dostlar alışverişte görsün den öteye gitmiyor. Yaklaşık her 3 ayda bir; Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) bu fiyatı öngördü, Ulusal Süt Konseyi (USK) şu fiyatı tavsiye etti, Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği bu fiyatı belirledi gibi cümlelere şahit oluyoruz. Bu türden söylemlere ne gerek var?

Süt fiyatları belirlendi:

TÜSEDAD           : 14,80 TL /Litre

USK                     : 11,16 TL/Litre

TSÜMB : 12,43 TL/Litre

Bu veriler doğrultusunda kısa kısa soruları soralım;

Neden üç farklı fiyat?

USK’nın belirlediği süt fiyatı; Kars, Ardahan bölgesi, TSÜMB’nin belirlediği süt fiyatı; Sivas, Yozgat, Ankara bölgesi ve TÜSEDAD’nın belirlediği süt fiyatı; Bursa, İzmir, Çanakkale ve Trakya bölgesi için mi belirlendi?

Hangi işletme tipine göre hazırlandı bu fiyatlar?

Ortalama işletme büyüklüğümüzün yüzde kaçını temsil ediyor? Gibi vb…

Görüldüğü gibi süt fiyatları belirlerken bile ortak bir nokta bulunamıyor… Sonra bu fiyatlarla çıkıp çeşitli platformlarda, hesap edilmeyen bir kavram; enflasyon etkisinden bahsetmeye çalışacaksınız.

Oysa ki; “Çiftçi-üretici için stoklanamayan bir ürünü üretmek ne kadar zor!”

Bir yanda işin maliyetini sen hesaplıyorsun; diğer yanda satış fiyatını bir başkası belirliyor. Bu durum Çiftçi-üretici için kabullenmesi daha çok zor!

Paritenin altında süt satılmamalı! Bu konuda net olunmalı, kesin konuşulmalıdır! Paritenin altında süt sattığın zaman sadece süt fiyatından ve vermiş olduğun emekten zarar etmiyorsun.

Göz ardı edilen, konuşulmayan bir kayıp; sahip olduğun hayvanın genetik kapasitesinden de zarar ediyorsun…

İşin Biyolojisini Bilmeden; İşin Ekonomisine Hâkim Olamazsınız!

Hayvan ne yer?

Hayvanın dışkısında neler olur?

Yem ve diğer karışımları hayvan yiyene kadar maliyetler ne olur?

Ürettiğim bu ürünü nasıl, nerede ve ne kadara satabilirim?

Enflasyon kurduğum bu üretim ve satış zincirini nasıl etkiler? Bu ve benzeri soruların çözümünü bilmeden, konuşmak kolaydır ama sahada cevabını bulmak zordur.

Hiç olmazsa bu ve benzeri soru ve sorunları göz önüne alarak sorunların çözümü, en azından 3 yıllık planlama ve bir politika ortaya konulmalı, sonrasında kısa, orta ve uzun vadede hayvancılık politikası başlığı altında süt politikası oluşturulmalıdır.

Ekonomist ve iktisatçılar almışlar sazı ellerine kendileri çalışıyor, kendileri söylüyor. Onlar olmadan da bu işler olmaz, anlamsız gibi görüyorlar. Tabi ki sizler olmayacaksınız demiyoruz, sizsiz bir tarım da düşünmüyoruz. Tabi ki sizler olacaksınız ama bu işin biyolojisini bilmeden de bu işler olmaz diyoruz.

İşin ekonomisini bilenler biyoloji kısmında yetersiz; biyoloji kısmını bilenler de ekonomi tarafında yetersiz. İşin hem ekonomi hem de biyoloji kısmını bilenler de ya söz sahibi değil ya da bir şekilde platformlardan uzaklaştırılmış, küstürülmüş…

Ülkemizde “liyakat temelli bir anlayışla siyasî etik ve şeffaflık” mutlaka sağlanmalıdır. Hatayı karşı taraf yaparsa adeta gök kubbe başlarına yıkıp, ama aynı hatayı veya daha fazlasını kendimiz veya bizden biri yaparsa görmezden gelip ve hatayı zaman zaman da bir “hak” olarak görürsek; işler içinden çıkılmaz hale gelir. Bugünde “reel siyasetin içine düştüğü en büyük yanlışlardan bir tanesi de budur!”

Ülkemiz binlerce yıllık bir kültürün süzgecinden geçmiş insan birikimi ve sermayesine sahiptir. Asıl mesele bunların yanlış kullanılmasından ya da hiç kullanılmamasından kaynaklanmaktadır. Yani un da vardır, yağ da vardır, şeker de… Ancak “helvanın yapılması için uygulanan tarif hatalı.

Son söz: Maalesef insanlarda “iyi politikacılar iyi politikalar uygularlarsa” sorunların çözülebileceği umudu ve beklentisi var… Oysa, kötü sistem dahilinde “iyi politikalar” mümkün değildir… Hem insana ve doğaya saygısız, sömürü-yağma-talan düzeni yerli yerinde duracak ve hem de sorunlar çözülecek, işler yoluna girecek… Böyle bir şey mümkün değildir…

Her gün yaşananlar olmadığını göstermiyor mu?.. Kimse kendini aldatmasın…

Kötü bir sistem dahilinde iyi bir süt politikası da çıkacak gibi görünmüyor.

Kalın sağlıcakla…