Çok şükür yeni bir modamız daha oldu.

Kandil’i yıkma modası…

HDP’nin ciğerlerinden nefes alıp verenlerin ağzında bu moda.

PKK’nın oy istediği Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra HDP oylarıyla seçilen Mansur Yavaş da modaya uydu.

Bozuk Türkçesinden anladığımız kadarıyla o da Kandil’i yıkmak istiyor.

Bir parantez açalım burada. Siyasette ne söylediğiniz kadar nasıl söylediğiniz de önemli.

Bazen ikincisi birincisinin önüne bile geçer, ne söylediğiniz değil nasıl dile getirdiğiniz önem kazanır.

Mansur Yavaş’ın düzgün bir cümle kurarken bir hayli zorlanması hitabet gücünün belediyecilik vasfının da altında kaldığını gösteriyor.

O her mikrofonu alıp konuştuğunda kendisini cumhurbaşkanı adayı yapmak için didinenlerin derin bir oh çektiğini görür gibi oluyorum. Parantezi kapatıyorum…

Mansur Yavaş “Kandil yaptığı açıklamalarla bizi zora sokmak istiyor” vecizesini yumurtluyor.

Vay vay… Beyanata bak…

PKK’lılar Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olmasının bereketlerinden bahsederken pişmiş aşa su katıyorlar demek ki…

Demek ki köşelerinde sessiz sedasız, Kılıçdaroğlu tarafından kendilerine verilen sözlerin yerine getirileceği seçim sonrasını beklemeleri lazım.

Onların sessizliğinde de muhalefet partileri halkın milli duygularını sömürdükçe sömürerek, vatan-millet nutukları atarak ilerlesin dursun.

Herhâlde bunlar olmayınca Mansur Yavaş Kandil’i yakıp yıkmakla tehdit ediyor.

Böyle hava gazı söylemler bana rahmetli Kemal Sunal’ın Mülayim karakteriyle canlandırdığı “Bir acılı, bir acılı daha” diye kebap siparişi verdikten sonra “Mesela yani” diyerek ters köşe yaptığı repliği anımsatıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Mansur Yavaş’ın Kandil’i yıkma hikâyesi de Mülayim’in “Mesela yani”si gibi.

Mansur Yavaş, Kandil neden PKK’yı duman eden Cumhur İttifakı’nı zora sokmak istemiyor da sizi zora sokmak istiyor?

Kandil tarafından zora sokulacak kadar yumuşak karnınız neresi?

Herkes biliyor aslında neresi olduğunu…

Fakat Kandil ne Kemal Kılıçdaroğlu’nu ne Mansur Yavaş’ı ne de muhalefetten hiç kimseyi zora sokmak istemez, isteyemez.

Bindiği dalı kesmek olur bu…

PKK/Kandil; aslında özerkliği, ana dilde eğitimi, resmi dilin ikiye bölünmesini, Anayasa’nın ilk dört maddesine el uzatılmasını, kendilerine yapılan sınır dışı operasyonların sona erdirilmesini vadeden bir siyasi iklimi sonuna kadar desteklemek amacında sadece…

6 partiye bir nevi teşekkür geri bildirimi yapma isteğindeler.

PKK’lılar kendilerini terörist değil “silahlı halk hareketi” gördükleri için elalem ne der baskısı olmadan methiyeler dizdikleri cumhurbaşkanı adayları Kılıçdaroğlu’na Türk milletinin hangi gözle bakacağını tam olarak kavrayamıyorlar.

Kafka’nın Dönüşüm öyküsünde, kocaman bir böceğe dönüşen Gregor Samsa’nın dış görünüşüne çevresinin nasıl bir iğrençlikle baktığını bir türlü fark edememesi gibi…

PKK her şey olabilir ama Kandil’i başlarına yıkacak bir siyasetçiye oy isteyecek kadar dangalak değildir.

Dangalak, PKK’nın kendisiyle mücadele edecek bir cumhurbaşkanına oy isteyeceğine inanandır.