Türkçe Düşün
İstanbul
HAFİF YAĞMUR
27°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Kandil’in kuklaları

Kandil’in kuklaları

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İçişleri Bakanlığı’nın DEM’li Hakkâri Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ı görevden alarak belediyeye Hakkâri Valisini kayyum olarak ataması, DEM ve nice DEM sevdalısının moralini çökertti. Seçilmiş belediye başkanını görevden alıp yerine kayyum atamak vatandaşın iradesine yapılan saygısızlıkmış. Atamayla gelen bir kayyum, halkın iradesiyle seçilen belediye başkanının koltuğuna nasıl otururmuş.

Burada sihirli sözcük, elbette, “halkın iradesi.” Anayasamız ve ceza kanunlarımız resmi bir makama seçildi diye hiçbir yöneticiye suç işleme özgürlüğü tanımıyorken, terörist DEM ve DEM’in üzerine kuluçkaya yatan siyasi çıkarcılar istiyor ki DEM’in suç makinesi belediye başkanlarına ve milletvekillerine kimse dokunmasın. Onlar hakkında hiçbir yasal işlem başlatılmasın. 

İçişleri Bakanlığı, Mehmet Sıddık Akış’ın gözaltına alınmasına neden olan suçlarını ise şöyle açıkladı: “Silahlı Terör Örgütünü Yönetmek, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak ve Örgüt Propagandası yapmak.” Önce gözaltına alınan Mehmet Sıddık Akış dün neticelenen mahkemesinde de 19 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Suçların ağırlığını düşününce insanın aklına şu soru geliyor: “Terör örgütü yöneticisi mi olmak daha cazip, yoksa belediye başkanı mı?” DEM’lilerin bu soruya cevabı “Nasılsa ikisini birden yapabiliyoruz!” şeklinde…

Belki de daha önemlisi, DEM’in hiçbir belediye başkanının ve milletvekilinin halkın iradesiyle belirlenmemesi. Bölücübaşı Abdullah Öcalan’la HDP’li siyasilerin İmralı’daki kitaplaştırılmış diyaloglarında bu gerçeklik şöyle beden buluyordu: İdris Baluken, 2014 yerel seçimlerinde bazı yerlerde yerel adayların gösterilmemesi nedeniyle oy kaybı yaşandığını belirtiyordu. Bunun üzerine Öcalan, adayları kimlerin belirlediğini sorunca, Baluken de seçim komisyonunun çalışmalarıyla belirlendiklerini açıklıyordu. Öcalan, seçim komisyonundakilerin kim olduğunu ve bunların Kandil tarafından mı yoksa başka bir şekilde mi belirlendiğini öğrenmek isteyince, Sırrı Süreyya Önder komisyonun Kandil tarafından belirlendiğini ifade ediyordu. Abdullah Öcalan, komisyonun tamamen mi Kandil tarafından belirlendiğini ve parti meclisinde bu konuda herhangi bir karar alınıp alınmadığını sorgulayınca, Pervin Buldan diyaloğa katkı sunarak komisyonun parti meclisinde ya da MYK'da belirlenmediğini ifade ediyordu. 

HDP/DEM’in işlediği tüm cürümleri görmezden gelsek bile sadece bu diyalogun açıkça gösterdiği şey, HDP/DEM’li yöneticilerin halkın iradesine değil, Kandil’deki teröristlere dayanarak göreve geldiğidir. HDP eski Eş Başkanı Figen Yüksekdağ zaten bu durumu açık açık “Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz" şeklinde söylemiyor muydu?

Şu halde devletin Hakkari Belediye’sine kayyum görevlendirmesi, Kandil kadrosu tarafından atanan Mehmet Sıddık Akış’ı hakkı olmayan bir makamdan indirerek, onun yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi görevlisini yerleştirmek, bu suretle Hakkâri halkının parasını, vergisini, Hakkâri Belediyesi’nin kasasında tutarak halka daha doğru hizmet götürmek değil midir? Adaletin şaşmaz terazisine göre öyle… Öyleyse ne diyelim, darısı terör odaklarının kirli iradesine bağlı olan tüm yöneticilerin başına olsun.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *