Kumdan kale yıkıldı
Suriye iç savaşı, muhaliflerin Esad rejimini devirerek yepyeni bir tarih sayfasını açmasıyla nihayete erdi. Sosyalizmle Arap ulusçuluğunu harmanlayan BAAS iktidarının son kalıntısı, muhaliflerin 12 günlük ilerleyişinin peşinden, beklentilerin aksine büyük bir gümbürtüyle değil, adeta kumdan bir kale gibi dağıldı. Yıllardır halkını bombalayan Esad, Kaddafi gibi sokaklarda linç edilmemek için Rusya’ya kaçtı. Milyonlarca Suriyeliyi mülteci statüsüne düşüren diktatörün artık kendisi de bir mülteci oldu.
Esad’ın böylesine kolay görünen bir harekat silsilesiyle, sokak savaşları ve hava bombardımanları olmaksızın savaş sahasından kaçması, birçok soru işaretlerini ihtiva ediyor. Fakat her ne olursa olsun, 8 Aralık itibariyle Suriye’de tarihe geçen bir devrime tanıklık edilmiştir. Şam’ın kılçıksız bir biçimde alınmasının görünür sebepleri, rejimi koltuk değnekleriyle destekleyen Rusya ve İran’ın kılını kıpırdatacak kuvvetten yoksun olmasıdır. Bu da, muhaliflerin fetih yürüyüşünü en doğru zamanda gerçekleştirdiklerinin emaresidir ki ABD’deki başkanlık devir tesliminin 21 Ocak’ta yapılacak olması da bu analize dâhildir.
Suriye'de gerçekleşen bu devrim, şuan için karmaşık bağlantı ve ilişkileriyle farklı okumalara açıktır. Esad rejimini deviren muhaliflerin Suriye'nin yeniden kurulmasında nerede konumlanacakları, rejimle mücadeleye odaklanan işbirliğinin köprü geçildikten sonra sürüp sürmeyeceği belli değildir. Farklı politik tavır ve talepleri köpürtecek olan bu yeni özgürlük iklimi, aklıselim bir iradenin çatışan çıkarları masaya oturtmasını gerektirebilir.
Ortada Esad rejimini büyük bir enkaz yığını haline getirdiği bir ülke varken, üretim imkânları ve insan kaynakları bakımından harap haldeki Suriye’nin hızlı bir toparlanma sürecine girmesi için ivedilikle siyasi birliğin tesisi gereklidir.
Suriye iç savaşında selden kütük toplayan emperyalist ülkeler şuan mevzi kaybetmiş görünüyorlar. Yarın yeniden oyun kurucu olarak sürece katılmak isteyeceklerdir. Fakat Suriye iç savaşından askeri, siyasi ve ekonomik düzeyde en menfi etkilenen ülke olan Türkiye’nin olgun siyasetiyle devrimin yönlendirici güçlerinden birisi olması hem kendi menfaati hem de İkinci Körfez Harekatı’nın ardından Irak’ın başına gelen bölünmelerin, Suriye’nin kuzeyinde de gerçekleşmemesi adına mühimdir.
Türkiye tarafından oluşturulup gerekli tahkimatı yapılan Suriye Milli Ordusu’nun Tel Rıfat ve Münbiç'teki terör temizliği, Türkiye’nin güvenlik önceliklerinin önemsendiğini gösteriyor. PKK/PYD unsurları, gaspçı oldukları şehirlerden gerisin geri çekilip Fırat’ın batısı terörden arındırırken, teröristlerin tek umudu 21 Ocak sonrası Donald Trump’ın bir an önce sürece dâhil olması. Demek oluyor ki bu süreçte yapılacak temizliğin ayrı bir anlam ve önemi var. Suriye’nin toprak bütünlüğünün tesis edilmesi, PKK/PYD üstünde mutlak bir zafer kazanmaktan geçiyor. Aksi halde Suriye devriminin bölgeye kalıcı bir huzur getirmesi mümkün olmaz.