Türk Birliği’ne Ortak Hukuk elzemdir
Birleşmelerinden korktukları Türk Boyları’nın vakti geldiğinde kendi Hukuk birliklerini kuracağı günlerin uzakta olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim Türk Devletleri Teşkilatı(TDT) bunu hayata geçirecek yegane örgüttür. Bilindiği üzere Nahçıvan Anlaşması ile oluşturulan TDT Uluslararası Örgüt niteliğine haiz, 2009 yılından beri Türk Devletleri arasında başat aktör konumunda olan askeri meselelerden Hukuki alana kadar birçok konuda devletler arasındaki işbirliği ve bütünleşmeyi hedef almaktadır. Bu örgütün esas amacı işbirliğini geliştirmektir. Bu sebeple Hukuki alandaki işbirliğinin arttırılması önem arz etmektedir. Ancak bu şekilde birlik tam anlamıyla sağlanmış olacaktır.
MHP Genel Başkanımız, Bilge Liderimiz Devlet BAHÇELİ’NİN deyimiyle: “Ne Avrupa Birliği, ne Şangay İşbirliği, biz diyoruz ki sonuna kadar Türk Birliği!” Bu şiarla hareket ederek Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üye ülkeleri Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan ve gözlemci üye olan Türkmenistan, Macaristan bir araya gelerek geçmişte yapılan soykırımlar, günümüzde Doğu Türkistan’a karşı yapılan ihlallere karşı daha güçlü bir kamuoyu oluşturulmalıdır. Stalin’in, Paşinyan’ın, Miloseviç’in, dağıttığı, katlettiği Türk Birlikleri’ni, aziz şehitlerimize olan borcumuzu ödemek adına yeniden bir araya getirmek boynumuzun borcudur. Bilge Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ’NİN deyimiyle; “Hiç kimse bize ESİR TÜRKLER hakkında istikamet gösteremez, ikazen hatırlatma yapamaz! Uygur Türkleri’nin hüznü içerimizdedir. Türkmeneli’nin sevdası iliklerimizdedir. AKMESCİT’in dramı vicdanımızda, KIBRIS TÜRKLÜĞÜNÜN davası iffetimizde mahfuzdur!”
Nitekim İkinci Karabağ Savaşı’nda Türkiye’nin Azerbaycan ile kurduğu askeri iş birliği somut anlamda nasıl karşılık bulduysa veya Kıbrıs Türk Halkının haklı talepleri konusunda destek olunması durumunda olumlu adımlar atıldıysa Hukuki alanda da işbirliklerinin artması daha fazla haksızlığın yapılmasının önüne geçecektir. Zira Gerçek bir TÜRK DEVRİ, mazlumlara yapılanların hesabını sormaktan geçer. Bu düsturla günümüzde Doğu Türkistan ve Suriye’deki Türkmen Kardeşlerimize hukuki statü kazandırılmalıdır.
Antlaşma da bunu destekler nitelikte 2. Maddede ortaya konulan temel amaç ve görevlerinin arasına: Hukukun üstünlüğünün sağlanması, iyi yönetim ve insan haklarının korunması konularının tartışılması, Hukuki konularda bilgi değişimi ve adli işbirliğinin teşvik edilmesi konularını almıştır.
Kurulan Hukuk Birliği o kadar adil olmalıdır ki; bizim dinimizden, ırkımızdan veya mezhebimizden olmayan insanlar bile bir haksızlığa uğradığı vakit buraya başvurmalı, buranın adaletine güvenmelidir. Bu kapsamda Hukuk komisyonları oluşturulmalı, Hukuki dergiler çıkartılmalı ve yargıda birlik hayata geçirilmelidir.
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” şiarıyla harekete geçerek şimdilerde dünyanın dört bir yanına dağılmış Türk boylarını tek bir merkezde buluşturmanın tek yolu dil, tarih, kültür ve Hukuk Birliğinden geçmektedir. Bu sebeple “dilde, fikirde, işte ve Hukukta birlik” yegane kılavuzumuzdur.
Bilinmelidir ki günümüzde işgaller askeri alandan çok; ahlaki, Hukuki, sosyal alanlarda yapılmaktadır. Bunun önüne geçebilmek için uluslararası alanda devletlerden bağımsız uluslararası Hukuki kişilikleriyle öne çıkan Uluslararası Örgütleri aktif hale getirmek en kalıcı çözümlerden biri olacaktır. Bunun nedeni bu örgütlerin uluslararası alanda norm oluşturma mekanizması sağlaması ve hatta kendi yargı organlarını oluşturarak Hukuki alanda söz sahibi konumunda olmalarıdır. Böyle bir kurumsallaşmanın en bilinen örneği, BM bünyesinde faaliyet gösteren ve örgütün esas yargı organı niteliğinde olan Uluslararası Adalet Divanı’dır. Benzer şekilde TDT’nin de kendi yargı organını oluşturması elzemdir.
Türk Birliği için her şeyden önce Dil Birliği gerekmektedir. Ardından Hukuki, ekonomik, askeri alanlarda birlik sağlanabilecektir. Örnek vermek gerekirse; Türk Birliği’nin sağlandığı Birinci Göktürk Devleti 553-571 yılları arasında Mukan Kağan döneminde, İkinci Göktürk Kapgan Kağan Döneminde veya Türk kökenli halkların birleştiği Attila zamanına bakıldığında bu üç dönemde de ortak olan Dil Birliğinin olmasıdır.
Bu durumu 1933 yılında Meclis Konuşması’nda aktaran Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK: "… Bizim, bu dostumuzun idaresinde, dili bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir; hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır; manevî köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların, yani dış Türklerin bize yaklaşmasını bekleyemeyiz, bizim onlara yaklaşmamız gerekli.” Sözleriyle ifade etmiştir.
Bu yukarıda bahsettiğimiz, Türk Birliği’nin sağlanabilmesi için gerekli olan dil, kültür, tarih, Hukuk alanlarında gelişme sağlanabilmesi ancak ülkemizde ve diğer Türk Devletleri’nde gerekli olan bilim ortamlarının yaratılmasından geçmektedir. Bu gerçeği her konuşmasında dile getiren Nobel ödüllü Türk Bilim İnsanı, geçtiğimiz günlerde TÜRKSOY Daimi Konseyi tarafından “Türk Dünyası Kültür Elçisi” unvanına layık görülen Prof. Dr. Aziz SANCAR: "Şu anda en büyük hayalim Türk birliğini görmek. Bilimde kuvvetli olmadan Türk birliği olmaz. Buraya gelince öğrendim, Japonya'dan, Güney Kore'den bilim insanları buralara geliyor ve faaliyet yapıyor. Türkiye'den, Kazakistan'dan veya Azerbaycan'dan niye gelmiyor çünkü yok, ondan gelmiyor. Türk birliğinin olabilmesi için hepimizin bilimde çok kuvvetli olmamız lazım." Sözleriyle bir kez daha bilimin bir ulustaki önemine vurgu yapmıştır.
Nitekim Prof. Dr. Aziz SANCAR’A göre, Uzun zaman birbirinden ayrı düşmüş Türklerin bir araya gelmeleri, güçlerini birleştirmeleri, kendilerinin ve dünyanın kalkınmasına ortak katkılar sunma imkânına ulaşmaları ancak bilimle mümkündür. 750-1250 yılları arasında bilim dünyasının merkezi olan Türk Dünyası, bıraktığı bu geleneği tekrardan hayata geçirmeli, gençleri teşvik etmeli, çok çalışmalı ve Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri’ne bıraktığı bilimi tekrardan kendi topraklarında canlandırmalıdır. Bunu gerçekleştirirken onun deyimiyle; “…sadece kendimi değil, sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni değil, bütün Türk Dünyası’nı” temsil ettiğimizi tasvir etmemiz gerekmektedir. “Dünyada eğer bir adımızı duyurmak istersek, eğer bir kuvvet olarak tanınmak istersek, eğer yabancılar tarafından yönetilmek istemiyorsak, biz bilim yapmalıyız ve bilimde kuvvetli olmalıyız ki, dünya bizi yaptığımız bilimle tanısın. Unutmamalıyız ki, biz çalıştığımız, ürettiğimiz sürece üstün olacağız. Yoksa üstünlük genetik değildir. Bütün insanlar birbirine eşittir.”
Türk Birliği’nden bahsetmişken çoğu kişinin haberinin dahi olmadığı iki Türk boyundan bahsetmek isteriz. İlki Rusya’ya bağlı özerk bir bölge olan ve devletin 1/5’ini oluşturan, değerli taş rezervinin yüzde 30'unu tek başına karşılayan Yakutistan’dır. Yakutistan’da 1905’de Milli Yakut Birliği kurulur. Saha Cumhuriyeti on dört bakanlığının on ikisi Türk’tür. Resmi dilleri Rusça, Yakutça, İngilizce olan Yakutların Ruslar’ın Sibir’e girmesi esnasında Yakutlar’ın bir kısmının Tigin adlı bir toyonun idaresinde yaşadığı rivayet edilir; tigin/tegin adı da Türkler’de bilinen adlardan olup “prens” mânasına gelir. Bütün Yakutlar’ın başındaki idareciye ulu toyon denir.
Diğer bir Türk boyu olan Gagavuzlar ise, yüzyıllar boyunca ana dillerini koruyan, bir çoğu Hristiyan olmalarına rağmen domuz eti yemeyen ve ayrıca bir kısmı da erkek çocuklarını sünnet ettiren Türk topluluğudur. Günümüzde Moldova Cumhuriyeti’nde, Gagavuz Özerk Devleti’nde ve kuzeydoğu Bulgaristan’da ve Ukrayna’da yaşayan Türk boyudur.
Ey.. Tolunoğlu Ahmed’in kurduğu, atam Büyük Selçuklu Melikşah komutanı İmadeddin ZENGİ’nin Vali olduğu, Haçlı’yı durduran KERKÜK!
Ey.. Osmanlı’dan önce ve sonra Türkmenler yönetirken “Gökyurt” anılan, kalasında Osmanlı Askeri yatan KERKÜK!
Ey.. Kanuni Bağdat Seferinde 28 gün kaldığı MUSUL Bölgesinde altı sancağın merkezi olan KERKÜK..
Milletler Cemiyeti, Adalet Divanı, Lozan, Ankara Antlaşmasıyla manda himayeye zindanlarda boyun eğmeyen TÜRKMENELİ KERKÜK!
Ey.. Başbuğumuz Alparslan TÜKEŞ’in İsa Yusuf ALPTEKİN’e sarılırken; “DOĞU TÜRKİSTAN’ın sıkıntıları yalnız Türklüğün değil, Müslümanlar’ın da sıkıntısıdır..” Diye haykırdığı UYGUR TÜRK! SELAM SİZLERE!
Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Kırım, Kıbrıs gibi GÖNÜL COĞRAFYAMIZDA; Değil mi ki inandığımız ALLAH BİR, göğsümüzde çarpan İMAN BİR, AY YILDIZLI BAYRAK BİR, Altay-Tanrı Dağı’ndan yürüdüğümüz KIZIL ELMA BİR, DEVLET ATAMIZ İÇİN ÇARPAN GÖNÜLLER BİR!