Hassas ve kırılgan bir aşama

YAYINLAMA:
Hassas ve kırılgan bir aşama

Türkiye, uzun süredir bazı kelimeleri tartarak kullanıyor.

“Barış”, “süreç”, “kardeşlik” gibi mutedil ifadeler, çoğu zaman ya hayal kırıklıklarına ya da tehlikeli bir romantizme karşılık geliyor.

Türkiye’de barışı konuşmak her hâlükârda zordur.

Ama zor olduğu kadar da elzemdir.

Memleketin enerjisini kabuklaşmış yaraları yeniden deşmeye değil, müşterek bir geleceğin inşasına yönlendirmek; Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının “muasır medeniyetler” hedefine ulaşabilmenin en güvenli yoludur.

İçeride sürekli alarm veren bir toplumsal kaos durumuyla, özgüvenli ve istikrarlı bir yapı kurabilmek ve medeniyetler mücadelesinde üst sıralara tırmanabilmek mümkün değildir.

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, 1 Ekim 2024’te DEM Parti Eş Genel Başkanı ile tokalaşması, bu bağlamda bazı meselelerin serinkanlılıkla ele alınmasının artık tarihsel bir zorunluluk haline geldiğini gösteren önemli bir işaretti.

Bu süreçte gözden kaçan en önemli gerçeklerden birisi, Türkiye’nin barışı artık bir hissiyat ya da temenniden öte, kalıcı bir düzenleme biçimi olarak konuşmaya başlamasıydı.

Sayın Devlet Bahçeli’nin DEM’e yönelik “Terörle aranıza mesafe koyun ve Türkiye partisi olun” çağrısı, DEM’i kendi meşruiyet sınırlarıyla yüzleştirmek amacı taşıyordu.

Bu sınır çizilmeye başlandı ve süreç ilerledi.

Atılan adımlar karşılık buldu.

İmralı’ya ziyaretler gerçekleşti.

PKK, 47 yıl sonra kendini feshettiğini açıkladı.

PKK’nın fesih kararı, yıllardır siyaseti rehin alan bir dilin, refleksin ve korku düzeninin dışına çıkma fırsatı sundu.

Zira terörle özdeşleşen siyasi temsil, Türkiye’de pek çok meşru konuyu konuşulamaz hale getirmişti.

Şimdi bu denklemin çözülmesiyle birlikte, vatandaşların meşru hak talepleri Türkiye’nin birliğine zarar vermeyecek zeminlerde tartışılabilir hale gelecek; devlet ise muhataplığını bir güvenlik sorunu olmaktan çıkarıp bir siyasi inovasyon meselesine dönüştürebilecektir.

Toplumun sinir uçlarına dokunan bir meseleyi konuşulabilir ve yönetilebilir hale getirmek elbette kolay değildir. Ama belki de ilk kez, bu zorluğun içinde gerçek bir imkân doğmuştur.

Bu aşamada asıl mesele, bu imkânın nasıl yönetileceğidir.

Zira bir meselenin konuşulabilir hale gelmesi onun çözüldüğü değil, artık çözülebileceği anlamına gelir.

Bu farkı gözetmeyen her acelecilik, fırsatları krize dönüştürebilir.

Türkiye bugün, terörle bağını koparmış bir siyasi alanı devletin meşruiyet kriterleriyle yeniden tanımlayabilecek noktaya gelmiştir.

Bu sürecin kalıcı olup olmayacağı, siyasi düzenin kendini yeniden kurma iradesine bağlıdır.

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz günkü açıklaması, “Terörsüz Türkiye” sürecinin kırılgan doğasına dikkat çeken stratejik bir uyarı olarak okunmalıdır. MHP Lideri’nin “Hassas, nazik, kırılgan ve bir o kadar da sabır gerektiren yeni bir aşamaya” geçildiğini söylemesi ve herkesi sorumlu bir dil kullanmaya davet etmesi, kazanımın henüz yerleşik olmadığını ve hâlâ geçiş rejimi koşullarında olduğumuzu hatırlatmaktadır.

Provokasyonlara kapalı kalmak, siyasi çıkar hesaplarının girdabına sürüklenmemek ve söz dalaşından uzak durmak; başta siyasetçilere, medya mensuplarına, kanaat önderlerine ve hatta duyarlı sosyal medya kullanıcılarına düşen ahlaki bir ödevdir.

Zira şiddetle yoğrulmuş bir geçmişin sarsıntıları hâlâ toplumun en hassas sinir uçlarında etkisini sürdürürken, dil ve üslup yanlışları, son derece isabetli bir süreci bile sekteye uğratabilir. 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *