Balyozu gişeye değil, rüşvete vur

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, otoyol ücretleriyle ilgili “Bir gün elimde bir balyozla gişeleri kırdığımızı hayal ediyorum” diyerek siyasetin seviyesini Vandalizme indiren ve öfkeyi çözümün önüne koyan bir yaklaşım sergiledi.
Balyoz nedir? Yıkım simgesi bir alettir. Ama sembol olduğu şey sadece enkazla sınırlı değildir. İnşa edeni suçlu gören, kamu hizmetlerine düşmanlık besleyen patolojik bir muhalefet alışkanlığının somut bir simgesidir.
CHP’nin uzun süredir sürdürdüğü saldırgan muhalefet dili; çözüm üretmekten çok tepkileri köpürten, iyiliği organize etmekten çok kızgınlığı örgütleyen bir kışkırtmadır.
Gençleri sokağa sürükleyen de bu “yıkıcı romantizm”dir.
Balyozlu Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu’na yönelik yolsuzluk iddialarına karşı verdiği refleks, gençlerin eline taş, sopa, sapan tutuşturmaktır.
Özgür Özel, balyozunu kamu hizmetlerine değil, kamu kaynaklarını kişisel servete dönüştüren rüşvetçilere sallasa daha ahlaki olmaz mı?
Eleştiri mi? O elbette bir haktır. Fakat muhalefet yapıcı eleştiriyle yıkıcı öfke arasındaki farkı ayırt etmeyi bırakalı çok olmuştur.
Muhalefetin havaalanı, hastane, köprü, otoyol gibi halkın faydalandığı hizmetlere dair yıkım planları cebindedir.
Bunlar Türkiye’nin yıllar içinde ilmik ilmik dokuduğu altyapıya, kamu hizmetlerine, kalkınma çabalarına duyulan derin tahammülsüzlüğün işaretleridir.
Aynı zamanda CHP’nin zihniyet evreninin de emareleridir.
Zira dervişin fikri neyse zikri de odur.
Bazı köprü ve otoyolların geçiş ücretleri yüksek midir? Evet. Bu konuda eleştiri haklı mıdır? Haklıdır.
Ama eleştirinin dili balyozla olursa, bunun adı siyaset değil Vandalizm olur.
“İktidara geldiğimizde bu yolların daha iyisini ücretsiz yapacağız” demek ile “Elime balyoz alıp gişeleri kıracağım” demek arasında bir medeniyet farkı, bir hukuk farkı, bir karakter farkı vardır.
Biri çözüm diliyken diğeri sadece gürültü ve enkaz önerir.
Kamu-özel iş birliğiyle yapılan projelere yönelik koşulsuz düşmanlık, CHP’nin siyasi genetiğine kazınmıştır.
Kemal Kılıçdaroğlu döneminde de bu refleks vardı. Düşünce üretemeyen yapı, her dönem yapılan hizmetleri düşmanlaştırarak varlık kazanmaya çalıştı.
CHP’nin başına halk odaklı siyasetçiler değil, içine yıkım aşkı kaçmış kamu binası düşmanları musallat oldu.
Onların dünyasında yapmak suç, yıkmak görev, devlet duvar, kendileri de bu duvarı yıkacak müteahhitti.
Oysa bir siyasetçinin eline balyoz değil, vizyon yakışır.
Çünkü elinde balyozla dolaşan, karşısında duvardan başka bir şey görmez.
Zihniyeti yıkım odaklı olanın vizyonu, inşa etmeye yetmez.