Esaretin bedeli…


Göreve geldiği günden bu yana her haliyle varlığını İmamoğlu’nun varlığına armağan ettiğini gösterdi.
Bu durumu her konuşmasında, her kararında, her hamlesinde hissettirdi.
İmamoğlu’ndan gelen her talimata emredersiniz diyen bir yapay zeka gibi çalıştı.
Söz konusu İmamoğlu olunca gözü başka bir şey görmedi.
***
İstanbul’da dökülen çarkların, ortaya saçılan onca skandalın merkezinde İmamoğlu’nun olduğunu hiç umursamadı.
Mitingler düzenledi.
Eylemler yaptı.
İmzalar topladı.
Tüm enerjisini onu savunmak uğruna harcadı.
***
Ne yapsa elinde kalsa da bıkmadı, usanmadı.
Siyaset üstü refleksler vermeyi sürdürdü.
İmamoğlu’na duyduğu öyle bir sadakat ki insan ister istemez bu bağlılığın nereden kaynaklandığını sorguladı.
***
Öyle ki…
Rüşvet alanın, verenin, hatta yolsuzluktan şikayetçi olanın İmamoğlu’nun en yakınları olduğunu unuttu.
İBB merkezli tüm skandalların İmamoğlu eliyle oluştuğu gerçeğini görmezden geldi.
Tek görmezden geldiği gerçek bu değildi.
İtirafçıların çarşaf çarşaf itiraflarına bile kulak kapadı.
Gerçeklere burun kıvırıp yalanlara sarılmayı tercih etti.
***
Hangi gerekçeyle olursa olsun, bu tercihi onun genel başkanlık vasfını yerle bir etmeye yetti.
CHP genel başkanlığı yerine İmamoğlu’nun sözcülüğüne soyunuşu neticesinde parti içinde yaşanacak büyük kırılmayı kendi elleriyle tetikledi.
İmamoğlu’nun kişisel hırslarından ibaret tutumları dizginleyemedi.
Ve parti kulislerinden dönen dönme dolapları durduramadı.
***
Siyaset üretmektense kulis yönetmeyi tercih etti.
Partisini geleceğe taşımaktan çok daha ulvi olduğuna inandığı bir görevi vardı.
Yalnızca İmamoğlu’nun geleceğini için çırpındı.
Bu uğurda partisinin ve kendisinin tüm siyasi kredisini kaybetmek pahasına ilerledi.
Kim bilir…
Herkesin sadece kendi siyasi ikbalini düşündüğü bir yapıyı yönetmesi için belki de başka çaresi yoktu.
***
İmamoğlu’nun emir eri gibi çalışmaktan kafasını kaldırıp siyaset yapacak zamanı olmadı.
Milletin sorunlarına dokunan tek bir proje üretemedi, tek bir çözüm önerisi sunamadı.
Koca partiyi bir belediye başkanının savunma siperine dönüştürdü.
Özgür Özel bütün her şeyi bile isteye yaptı.
Sadece bugünü değil, geleceği de tüketti.
Gelecekte ne bir lider ne de bir mücadele adamı olarak hatırlanacak, çünkü kendini bizzat kendi elleriyle genel başkanlık koltuğuna oturduğu ilk günkü gibi sadece bir emanetçi olarak anılacak birine çoktan dönüştürdü.
Esaretin bedelini ödemesine ise çok az zaman kaldı.