Batılı aklın dayattığı mankurtlaştırma politikalarına karşı olarak Terörsüz Türkiye

YAYINLAMA:
Batılı aklın dayattığı mankurtlaştırma politikalarına karşı olarak Terörsüz Türkiye

Batılı akıl, kendi tarihsel, kültürel, siyasal, toplumsal ve iktisadi tekamülünün sonucu olarak oluşmuş, ahlaki anlamda pragmatizm, iktisadi anlamda kapitalizm ve siyasi anlamda liberalizmin temel esaslarını belirlediği bir akıldır. Tabi ki bu akıl aynı zamanda bir dünya tasavvuruna da sahiptir. Dünyayı iktisadi, siyasi, sosyal vb. koşullarına bağlı olarak kategorize edip, gelişmiş, az gelişmiş ve gelişmekte olarak neredeyse bir yazgı gibi yaptığı tanımlamalarla tarif etmiştir. Aslında bu tanımlama biçimi nasıl bir emperyalist ve sömürgeci politika benimseyecekleri ile ilgili siyasi-stratejik bir anlama ve açıklama biçiminin ifade kalıplarıdır. Sorularını kendilerinin sorduğu, cevaplarını kendileri açısından verdikleri bu dünya tasavvurunda konumunuzda onların belirledikleri sınırlar içerisindedir. Ahlaki anlamda eylem tanımı faydacı, kültürel anlamda çok kültürlücü, toplumsal bağlamda bireyci, siyasi anlamda liberal, ticari bağlamda kapitalist yani ihtiyaç fazlasını üretmek ve bunu pazarlamak düşüncesine dayanır. İdeal dünyanın resmi batılı akıl tarafından bu şekilde boyanmıştır. Mankurtlaştırma süreçleri ise adım adım işletilen bir siyasal strateji ve bunu sağlayacak çeşitli taktikleler ile gerçekleştirilmektedir. 

İlk aşamada yukarıda zikredilen kendi tarihsel tecrübelerine uygun özelliklerinin ulaşılması gereken hedefler olduğuna devletler ve toplumlar inandırılır. Yani: Batılı akıl, diğer ülkeleri de üretim araçlarına ulaşmak, bilgi kaynaklarına erişmek, toplumsal anlamda benzeşmek, siyasi anlamda taraftar kılmak ve kendilerine uygun pazar koşulları sağlamak amacıyla bütün kaynaklarıyla maniple etmektedir.  Kendi gerçeklerini hakikatler olarak sunmakta bunu yine sizin içinizden devşirdiği kişiler, kurumlar, kuruluşlar üzerinden yapmaktadır. Tuhaf olan ise bu devşirme süreçlerinde bir gönüllülüğün varlığıdır. Bu gönüllülük aslında mankurtlaşmış insanlar üzerinden işletilen bir süreçtir. Hatta bırakın gönüllü olmayı sırada bekleyen, kuyruğa giren, sıranın gelmesi için alternatif ağlar oluşturmaya çalışan birçok kişinin (mankurtun), grubun (mankurtların) ve kuruluşun da var olduğu unutulmamalıdır. 

İkinci aşama ise bu dayatmalarına karşı çıkışları engellemek şeklinde vuku bulur. Bu tekelci hakikat anlayışına hiç kuşkusuz karşı çıkanlarda vardır ve var olacaktır. Cumhuriyetin kuruluş felsefesi bir karşı çıkıştır, milliyetçi/ülkücü geleneğin tarihsel akla dayalı olan üzerine yürüttüğü politikalar bir karşı çıkıştır, bu karşı çıkışlar beraberinde yargılamaları ve ağır cezalandırmaları getirmiştir. Tam bağımsızlık, tarih, kültür ve kimlik üzerinden yürütülen siyasetin sonucu olarak gelen mahkûmiyet ve hak ihlallerini nasıl anlamak ve açıklamak gerekir sorusunun cevabı ise basittir. Cevap: Yukarıda zikredilen araçlarla mankurtlaştırılan kişilerin, kurumların, kuruluşların gönüllülüğünde gizlidir. Bu karşı duruşlar ve tanımlama biçimlerine uymayanlar, yine Batılı aklın tanım kalıplarıyla değersizleştirilmeye çalışılmış, tasfiye edilmiş, yargılanmış ve cezalandırılmıştır. Yakın tarih bunun tanığıdır. 

Sonuncu olarak Batılı akıl mankurtlaştırma politikalarında temel toplumsal kurumlara ait bütün üniteleri kullanmış, aile, eğitim, ekonomi, siyaset, din, hukuk gibi temel toplumsal kurumlar üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletini tarihinden, kökeninden, kültüründen, tecrübe edilmiş geleneğinden koparmaya çalışmış ve belirli bir düzeyde de bunu başarmıştır. Bu kopuşlar zaman zaman o kadar derin ve travmatik boyutlara ulaşmıştır ki, toplum kendi tarihselliğinden utanır olmuş, onu yadsımak bir tarafa reddetmeyi makul ve makbul bulmaya başlamış ve hatta onun varlığının bile söz konusu olmadığını iddia etme yarışına girmiş mankurtlar var olmuştur.   

Lakin dünyada ve bölgede olduğu gibi ülkemizde de birçok sarsılmaz diye düşünülen ön yargılar, düşünce kalıpları sarsılmış, hiç değişmeyeceği düşünülen dinamikler değişime uğramıştır. Bugün tarihselliği, milli bilinci ve değer sistemi ile barışık bir Türkiye vardır. Çok değişkenli oluşan bu yeni durum başka bir yazının konusu olabilir. Ancak gerçek şudur ki, ikinci yüzyılın başında batılı aklın dayattığı mankurtlaştırma politikalarına çok güçlü bir karşı çıkış vardır.  En sembolik ve derin karşı çıkış ise Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli Beyefendi’nin “Terörsüz Türkiye, Türk ve Türkiye Yüzyılı” inşası sürecinde anlamını bulmaktadır. Bu bağlamda Devlet Bahçeli Beyefendi’nin Terörsüz Türkiye çerçevesinde yaptığı değerlendirmeler, attığı adımlar ve somut içerik kazandırdığı politikalar aynı zamanda tarihsel sarmalımız olan mankurtlaştırılmış süreçlerden aydınlığa bir çıkış yolu ve ufuk çizgisidir. Devlet Bahçeli Beyefendi, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inşa hareketinin millî birlik ve kardeşlikte uzlaşmaya açılan siyaset penceresini güçlü bir irade ve kararlılıkla ortaya koymuş, toplumsal/siyasal hayata dair bütün ünitelere bakışını kamuoyu ile paylaşmıştır. Devlet Bahçeli Beyefendi’nin toplumsal ve siyasal hayata dair bakış açısı Türkgün gazetesine verdiği demeçlerde açık ifade kalıplarıyla, temel ilkleriyle ortaya konulmuştur. Bu batılı aklın dayattığı mankurtlaştırma politikalarına son yüz yılda gerçekleşen ikinci karşı çıkıştır. Bunlardan ilki kuşkusuz Cumhuriyetin ilanıyla tecelli eden varoluş beyanı, ikincisi ise Devlet Bahçeli Beyefendi’nin Terörsüz Türkiye ile Cumhuriyeti ikinci yüzyıla taşıma iradesidir.   

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...