Tarım güvenliği, ulusal güvenliktir!
Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı’nın (USDA) Make Agriculture Great Again girişiminin bir sonraki ayağını oluşturan “sınırlarını korumayı çiftlik güvenlik ağını ve yerel tarımsal üretimi geliştirmeyi ve Amerikalı tüketiciler için sonuçları iyileştirmeyi” amaçlayan Ulusal Çiftlik Güvenliği Eylem Planı’nı yayınladı.
Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanı Brooke L. Rollins, Savunma Bakanı Pete Hegseth, Adalet Bakanı Pam Bondi ve İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem ile birlikte, tarımın artık yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir ulusal güvenlik konusu olarak ele alındığını ilan etti.
“Make Agriculture Great Again” (Tarımı Yeniden Yücelt) kampanyasının yeni aşaması olan Ulusal Çiftlik Güvenliği Eylem Planı, Amerikan tarımını dış tehditlere karşı korumayı, stratejik kaynak olarak konumlandırmayı ve tüm gıda sisteminin altyapısını güvence altına almayı hedefliyor.
Planın Stratejik Dayanağı, Sekreter Rollins’in ifadesiyle: “Biz dünyayı besliyoruz. Dünyaya liderlik ediyoruz. Asla yabancı düşmanların topraklarımızı, laboratuvarlarımızı ya da geçim kaynaklarımızı kontrol etmesine izin vermeyeceğiz.” Sözleriyle ABD’nin tarımı küresel liderliğinin temeli olarak gördüğünü ve tarımsal kaynakların yabancı nüfuzdan korunmasını bir egemenlik meselesi olarak ele aldığını vurgulamaktadır.
Çok Paydaşlı Ulusal Güvenlik Yaklaşımı, yalnızca bir tarım politikası değil. Aynı zamanda eyaletler arası iş birliği, federal ajans koordinasyonu ve savunma stratejisinin entegre bir parçası olarak kurgulanmış. Rollins’in açıklamasında şu ifade dikkat çekicidir: “Amerikan bolluğuna erişimi savunmak ve Amerikan deneyimini korumak, tarımsal güvenliğin özüdür. Bu yüzden çiftlik güvenliği, ulusal güvenliktir.”
Daha geniş anlamda, Eylem Planının temel faaliyetlerine baktığımızda;
Tarımsal ve ekonomik refahı teşvik etmek, ülkenin tarım arazilerini güvence altına alarak, tedarik zincirindeki boşlukları ve diğer güvenlik açıklarını belirleyerek. Tarım ve gıdanın temellerini savunmak, araştırma güvenliğini artırarak ve tüm USDA programlarını “Önce Amerika” ilkesine göre gözden geçirmek. Yerli tarımsal üretkenliği güçlendirmek, bitki ve hayvan sağlığını koruyarak, kritik altyapıyı güvence altına alarak ve Amerikan tarım ürünlerini hem yurt içinde hem de yurt dışında teşvik etmek.
Eylem Planının 7 Temel Hedefi
- Amerikan Tarım Arazilerini Koruma: ABD topraklarının yabancı düşman unsurlar tarafından edinilmesine karşı sıfır tolerans. Arazi mülkiyetinde şeffaflık, caydırıcı cezai yaptırımlar ve yeni takip sistemleri.
- Tarım Tedarik Zincirinin Direncini Artırma: Ana üretim alanlarına yeniden yatırım, üretim boşluklarında güvenilir dış ortaklarla iş birliği. Ulusal ölçekte yedek planlama.
- Beslenme Güvenlik Ağını Dolandırıcılığa ve Yabancı Suistimallere Karşı Koruma: Özellikle dış bağlantılı suç ağlarının milyarlarca dolarlık istismarına karşı yeni yasal ve teknolojik tedbirler.
- Tarımsal Araştırma ve İnovasyonun Savunulması: Düşman ülkelerle yapılan “ayrıcalıklı anlaşmalar” ve “sessiz iş birlikleri”nin sona erdirilmesi.
- Tüm USDA Programlarında Amerika Önceliği: Çiftçi desteklerinden gıda denetimlerine kadar her alanda “Amerika Önce” ilkesi.
- Bitki ve Hayvan Sağlığının Korunması: Biyolojik tehditlere karşı risk gerçekleşmeden önce müdahale. Karantina sistemlerinin genişletilmesi.
- Kritik Tarımsal Altyapının Ulusal Güvenlik Unsuru Olarak Tanınması: Tarım arazileri, üretim tesisleri ve lojistik ağları artık ulusal güvenlik varlığı olarak değerlendirilecek.
Bu eylem planına “üst düzey açıklamalar” ve “siyasi sahiplenme” dikkatimi çekti. Çünkü ülke olarak böylesi durumlara pekte alışık olduğumuzu söyleyemem.
Savunma Bakanı Pete Hegseth: “Stratejik üslerimizin yakınına yapılan yabancı arazi alımları ciddi güvenlik tehdididir. Bu plan, üsleri ve vatanı koruyacak.”
Adalet Bakanı Pam Bondi: “Adalet Bakanlığı, Agroterör ve yasa dışı tehditler karşısında çiftçilerin yanında olacaktır.”
İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem: “Bir ülke kendini besleyemiyorsa, kendini koruyamaz. Gıda politikası eşittir güvenlik politikasıdır.”
Arkansas Valisi Sarah Huckabee Sanders: “Çin’i topraklarımızdan çıkardık. Çünkü biliyoruz ki çiftlik güvenliği, ulusal güvenliktir.”
Senatör Tommy Tuberville (Alabama): “Alabama’da 2,2 milyon dönüm arazi yabancıların. Bu sadece çiftçiler için değil, ulusal güvenlik için bir tehdittir.”
Temsilciler Meclisi Tarım Komisyonu Başkanı Glenn Thompson: “Trump, gıda güvenliğini ulusal güvenliğin parçası olarak görüyor. Her aracı kullanıyor.”
Eylem Planı; çiftlik, laboratuvar, lojistik zincir, toprak mülkiyeti, gıda yardımı gibi çok farklı alanları tek bir ulusal güvenlik şemsiyesi altında toplamaktadır. Eyaletlerin büyük bir kısmı (Iowa, Nebraska, Arkansas, Tennessee, Kentucky, Oklahoma, Georgia) açık destek vermekte, kendi mevcut yasalarıyla uyumlu hale getirmektedir. ABD yönetimi, bu planla birlikte tarımı sadece ekonomik bir sektör değil, askerî ve stratejik bir savunma konusu olarak konumlandırmış. ABD için gıda güvenliği, sadece üretim meselesi değil; siber güvenlik, mülkiyet yapısı, biyolojik tehditler ve teknolojik egemenlikle doğrudan ilişkilendirilen bir konu haline getirilmiş.
ABD’nin tarım politikasını bu denli güçlü bir güvenlik çerçevesine oturtması, yalnızca iç piyasaya yönelik bir koruma değil; aynı zamanda küresel liderlik iddiasının da bir uzantısıdır.
Bu çerçevede dikkat çeken bir diğer önemli nokta ise, ABD Tarım Bakanlığı’nın (USDA) bu planı yalnız başına yürütmemesi. Savunma Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İç Güvenlik Bakanlığı gibi stratejik kurumlar da planı açıkça sahiplenerek, kamuoyuna güçlü mesajlar vermiştir. Hatta vali ve senatör düzeyinde de geniş bir siyasi sahiplenme gözlemlenmektedir. Bu, tarım meselesinin çok katmanlı bir devlet meselesi olarak ele alındığını, karar alma süreçlerinin disiplinlerüstü bir yapı kazandığını göstermektedir.
Son söz: Ülkemizde, tarımsal stratejilerde benzer bir bütünsellikten ve sahiplenmeden söz etmek mümkün değildir. Tarım politikaları yalnızca Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sorumluluğunda yürütülmekte, diğer ilgili bakanlıkların; Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı veya Millî Eğitim Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın tarımın güvenlik, mülkiyet, gıda arzı, biyolojik tehditler, teknoloji transferi gibi boyutlarına dair neredeyse hiçbir kamusal açıklaması ve kurumsal refleksi bulunmamaktadır.
Tarım, hâlâ sadece üretim ve destekleme politikalarının konusu olarak algılanmakta, geniş çaplı bir ulusal güvenlik ve kalkınma stratejisine entegre edilmemektedir. Oysa ABD örneği açıkça gösteriyor ki, bir ülkenin karnını doyurması, aynı zamanda sınırlarını da koruyabilmesi anlamına gelir. Gıda, artık yalnızca bir pazar unsuru değil; diplomasi, teknoloji, savunma ve güvenliğin kesiştiği stratejik bir mesele haline gelmiştir.
Benden hatırlatması, gerisi size kalmış…