Eski Tüfek Komünistlerin Terörsüz Türkiye Travması

YAYINLAMA:
Eski Tüfek Komünistlerin Terörsüz Türkiye Travması

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Komünist Partisi’nin girişimiyle akademisyen, sanatçı ve gazeteci kimliği taşıdığı iddia edilen bir grup insan kamuoyuna “Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz” başlıklı bir bildiri sundular.

Bildiride açıkça bir isim vermemekle birlikte Terörsüz Türkiye sürecinden duydukları derin kaygıyı, Terörsüz Türkiye sürecinin ihtiva etmediği iddialar üzerinden dillendirdiler. 

Birkaç cümleden mürekkep olan bildirilerinde "Lozan Antlaşması sorgulanıyor", "Sınırlar tartışılıyor", "Ümmetçilik hortluyor", "Etnik ve mezhepsel siyaset kurumsallaşıyor" diyerek muvaffakiyetine az bir süre kalan Terörsüz Türkiye sürecine kontra atakla hücum geliştiriyorlar.

Kim, nerede, ne zaman bu bildiride dile getirilen iddiaları ileri sürmüş? Cevabı yok. Haliyle dayanaklı delillerden mahrum bulunan bu bildirinin Türkiye'nin kararlılıkla yürüttüğü terörsüzleşme politikasına dair mesnetsiz imalar, spekülatif ithamlar ve muhalefet medyasının ürettiği asparagas tezlerin uzantısı olduğu buz gibi belli.

Ne AK Parti ne MHP ne de Cumhur İttifakı'nın herhangi bir bileşeni Lozan’ı tartışmaya açmadı. Türkiye Cumhuriyeti’nin sınır değişikliğini ima etmedi. Milletin yerine ümmet esaslı bir anayasa önermedi. 

Bu bildiride belki de daha garibi, metnin altındaki imzaların Enver Aysever, Korkut Boratav, Nihat Behram, Kemal Okuyan gibi Türkiye’nin sosyalist ve komünist çevrelerinin tanıdık simalarını içermesi… 

Bunlar “Ezilen uluslar”, “Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı” gibi Marksist-Leninist argümanları Türkiye Cumhuriyeti’ne ithal eden Türkiye solunun bugünkü figürleri değiller mi? 

1960-70’li yıllarda Doğu Mitingleri’ni düzenleyen, Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nı kuran, “Türkiye’de ezilen bir Kürt ulusu vardır” diye bas bas bağıranlar bunların fikir babaları ve ideolojik yoldaşları değil miydi?

Belli ki bölücü düşüncenin ideolojik kuluçkalığını yürüten Türkiye solunun bugünkü temsilcileri şimdi ileri bir merhaleye ulaşmış bulunan Terörsüz Türkiye sürecinin başarıya ulaşmasından huzursuzlar.

Hâlbuki Terörsüz Türkiye süreci Türkiye Cumhuriyeti'nin en ağır travmalarından birisiyle yüzleşme ve bu travmayı milli iradeyle bitirme çabası. Meşru siyaset zemininde devletin ve milletin birliğini esas alarak terörü tasfiye etme süreci. 

Bu çabanın olgunlaştığı bir dönemde yıllardır etnik ayrılıkçı teröre arka bahçelik yapanların “ülke uçuruma gidiyor” diyerek kamuoyunu provoke etmeye çalışmaları ülkenin değil kendilerinin uçuruma sürüklendiğinin itirafı gibi. 

Zira anlaşılıyor ki Türkiye solunun bir bölümü, Türkiye’nin bütünlüğü üzerinden değil, ancak dağınıklığı üzerinden siyaset üretebileceklerini, PKK’nın tasfiye edilmesinin kendi siyaset yapma biçimlerini yok edeceğini varsayıyorlar. Varsın onlar varsaysınlar… Terörsüz Türkiye süreci besin maddesi etnik ayrılıklar olan tüm dışlayıcı fikirleri bir daha Türkiye gündemine getirmemek üzere kararlı

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...