Dijital zehir temizlenmeli
Türk toplum yapısının özünde büyüğe hürmet, küçüğe sevgi, düşkünlere sahip çıkma ve kollama vardır. Türk’ü Türk yapan hasletlerin başında ahlaki yapısının bu katı kuralları gelir. Ne var ki hızla buharlaşan dünyanın kalıp yapıları içinde neredeyse bozulmadan kalmayı başaran hiçbir değer kalmadı. Saygı, sevgi, hürmet, empati artık gazetelerin “aranıyor” ilanlarında çıkacak kadar nadir hale geldi.
Bunun birçok sebebi var. Fakat en göze çarpanı sosyal medya denilen başıbozuk sistemin kuralsızlığı. Dijital mecralar radikalliği kışkırtan bir serbesti alanı sunarken değerlerin dejenere edilmesini isteyen çevrelerin de değirmenine su taşıyor. Bugün sosyal medya sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada hakaretin, kavganın, küfrün, sapkınlığın, iftiranın, asparagas haberin karargahına dönüşmüş durumda. Sahici ilişkilerin yerine makyajlı ve maskeli sahtelikler üretirken insan ilişkilerini yozlaştırmakla kalmayıp değerleri de değersizleştiriyor.
Elbette söz söyleme hürriyeti insanlık tarihinin en önemli kazanımlarından birisi. Ama her sözün muhtevasından bağımsız olarak saygıya layık olduğunu kim iddia edebilir? Sosyal medyanın hayatımıza girdiği günden beri devlet büyüklerine, siyasetçilere, sosyal kişiliklere, dini değerlere ve hatta Atatürk’e yapılan saldırılar fütursuzca artmış durumda. Ağzın bağı yok, üstelik sosyal medyanın kimliği gizlemeye olanak veren kapalı yapısı yüzünden bu saldırıların failleri çoğu zaman hak ettikleri cezaya da ulaşmıyor.
Sosyal medyanın bu hoyrat arenasında herkesin eline bir megafon tutuşturulurken kimsenin eline bir terbiye kitabı verilmemiştir. Bir zamanlar meydanlarda söylenemeyecek sözler şimdi parmak marifetiyle sayfa sayfa yayılıyor.
Hakareti “özgürlük”, iftirayı “eleştiri”, edepsizliği “mizah” diye pazarlayan bir kitle bu ahlaki sakatlığın distribütörü. Saygınlık takipçi sayısıyla”, insan haysiyetinin ölçüsü kaç kişinin “like” butonuna bastığıyla tartılıyor.
Haliyle, hakaretin prim yaptığı bu mecrada dini değerleri aşağılamak “aydınlık”, Atatürk’e sövmek “özgürlük” maskesiyle alkış topluyor. Her türlü milli değere saldırmayı modernlik diye pazarlayan sahte bir onay mekanizması söz konusu. Bir zamanlar millet olmayı mümkün kılan müşterek değerlerin kıymeti, bugün sütre gerisine gizlenmiş trol sürülerinin ucuz alkışlarına ve sahte hesapların sanal tezahüratına terk edilmiş durumda.
MHP Genel Başkanı Sn. Devlet Bahçeli üç yıl önce yaptığı bir konuşmada "Sosyal medyanın denetim altına alınması, ahlaki ve hukuki açıdan sınırlandırılması hayat memat konusudur. Sosyal medya düzenlemesi kanunlaştırılmalıdır" diyerek toplumsal ilişki ve değerleri zehirleyen bu çarpık sosyalleşmenin önünü alacak adımları işaret etmişti. MHP milletvekillerinin sunduğu yasa tekliflerine rağmen bu konu Meclis’te yasalaşmadı. Oysa değerlerimize yönelen hakaret akını durmaksızın devam ediyor. Türk’ü Türk yapan saygı, sevgi ve hürmet bağlarının korunması adına bu dejenerasyona bir an önce son verilmesi şart. Sosyal medya yasası gecikmeksizin çıkarılmalı, yaş sınırı uygulanmalı, herkes kendi açık kimliğiyle bu mecralara adım atmalıdır. Zira ancak bu şekilde sahte profillerin ardına gizlenerek toplumun ahlaki temellerine kurşun sıkanlara karşı caydırıcı bir set örülebilir.