Lider Devlet Bahçeli ve TRÇ Vizyonu
Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ’NİN en son bölümünün 28 Eylül’de medyaya verildiği ve üç kısım halinde TÜRKGÜN Gazetesi’nde yayınlanan yazı dizisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin YENİ YÜZYIL VİZYONU açısından hayati derecede önem arz eden konular silsilesini oluşturmaktadır.
“BENİM AKLIM HEP TÜRKİYEDİR” düsturunu tüm hayatına yayan, sadece siyasi öngörüsü ile değil, ülkesi ve milleti için tüm konularda ileri düzeyde muhakeme ve neden-sonuç ilişkisi içerisinde olayların gidişatını tayin ederek TÜRK MİLLETİ için gecesi gündüzüne katan Lider Devlet BAHÇELİ bu yazı diziniyle; yine kimsenin önermediği, fikir sunmadığı ve proje geliştirmediği bir ALANDA YENİ BİR VİZYONLA DEVLETİ İÇİN YİNE ÖNCÜ OLMUŞTUR.
Günümüzde yaşanan kaosların, krizlerin, İsrail’in altı ülkeye birden savaş ilan etmesi, Rusya-Ukrayna Savaşı, ABD’nin tek kutuplu dünya düzeni, Suriye’nin en temel hakkı olan kendi ordusu ve Başkenti olması taleplerini görmezden gelip hayat hakkı tanınmayışını, NATO müttefiklerimizin üç maymunu oynayışı, BM’nin en ağır insan hakları ihlallerindeki acı sessizliği, Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri’ne yıllardır uygulanan her nev’iden soykırım, SINIRLARIMIZDA OYNANAN KÖŞE KAPMA CÜRETLERİ, ZALİME DİRENEN BİR YAPININ KALMAYIŞI, ZULMÜ DUYURANIN OLMAYIŞI, Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ’NİN bu yazı dizinindeki önerisinin temellerini oluşturmuştur.
“Türkiye’nin NATO üyeliği eğer Türkiye’yi NATO içinden gelebilecek muhtemel saldırılara karşı korumanın ötesine geçemiyorsa, bazı NATO müttefiklerimiz en hayati önceliklerimizi ve taleplerimizi görmezden gelebiliyorlarsa, kamuoyunda da bu noktada ciddi bir tepki yükselmişse Türkiye’nin tarihsel vizyonuyla mütenasip biçimde her iki yöne bakma zamanı gelmiştir”
Bununda ilerisinde, yaşanan tüm olumsuz gelişmelere, işgallere ve sınır tanımazlığa karşın her devirde Nuh’un Gemisi’nin bulunduğunu okuyucuya aktaran Liderimiz, o gemiye Türkiye Cumhuriyeti Devleti başta olmak üzere TÜM MAZLUM DEVLETLERİ ALMAKTADIR. Artık bu sığ ve tek kutuplu dünya düzeninin gidişatı sadece Doğu Bloğu’nun konusu olmaktan çıkmış, Batı’daki bazı kesimler ve topluluklar çeşitli ülkelerden gerek Gazze için DİRENEREK, gerek ABD’nin tek Devlet olma girişimine TEPKİ VERENLER, YENİ DÜNYA DÜZENİNİN AYAK SESLERİNİ DUYURMAKTADIR. “DOĞRULARIN GÖRÜNMEYEN ORDULARI VARDIR.” VE BU ORDULARI KİMSE DURDURAMAZ. BEBEKLERİN KATLEDİLDİĞİ TOPRAKLARDAN DİRENİŞ SESLERİ YÜKSELİYORSA, SINIRLARI İŞGAL EDİLEN DEVLETLERDEN ONURLU BİR MÜCADELE SÖZLERİ VERİLİYORSA, EVLATLARINI TOPRAĞA VEREN ANNE BABALAR FİLİSTİN DAVASINA SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDİYORSA, ZALİMİN KARŞISINDA DİMDİK DURMAYI ÖLÜMDEN DAHA DEĞERLİ GÖRENLER ÇOĞALIYORSA, ARTIK HİÇ KİMSE YERİNDE RAHAT OTURAMAYACAKTIR.
Unutulmamalıdır ki; nerede bir kaos ve kargaşa yaratılmaya çalışılıyorsa biliniz ki bunun ucu doğuda Japon Denizi’nden, batıda Baltık Denizi’ne; Kazan-Güney Sibirya hattından güneyde Hindistan’a; Orta Doğu’ya ve Kuzey Afrika’nın Atlas Okyanusu kıyılarına kadar uzanan sahada hüküm süren Türk Milleti’nin mirası Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vardırılmaya çalışılıyordur. Bu sebeple ısrarla üzerinde durulan huzur ve barış kavramları sadece birer sözcükten ibaret değildir.
“Türkiye, kendisini merkeze alıp yakın ve uzak çevresinde olan biten ekonomik, sosyal ve siyasi her türlü gelişmede söz sahibi olmak, başkalarının ortaya koyduğu bölgesel ve küresel projelerin uygulayıcısı değil, kendi özgün projelerinin senaristi, yönetmeni ve başrol oyuncusu olmak, kural ve kurumlarını bu vizyon ile belirlemek, bu yönde güçlü bir toplumsal mutabakat oluşturmak durumundadır”
Devletlerin Uluslararası Hukuk sisteminin asli aktörü konumunda olduğu birçok teorisyen tarafından halen dile getirilmektedir fakat bunun yanında Uluslararası örgütler, topluluklar, işbirlikleri; Uluslararası toplumda önü kesilemeyecek bir güç elde etmiş bulunmaktadır. Bu durum bizleri umutlandırmakta, yeni gelişmelere kapı aralanacağını bildirir niteliktedir. Bir başka deyişle; Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) , BRICS ve ŞİÖ gibi uluslararası aktörlerin engellemeyecek derecede güçlenmesi, BM, IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kuruluşların gözden düşmesi; Yeni Dünya Düzeni denilen fikrin umut yeşertici tarafıdır. Küresel güçler tek kutuplu düzene, işgallere, hak tanımazlığa ses çıkarttıkça Dünya da kendi düzenini onların karşısında konumlandırarak ilerlemeye devam etmektedir.
“Türkiye’nin acil güvenlik ihtiyaçları bulunmaktadır. Bununla birlikte, bölgesel olarak daha kalıcı daha uzun soluklu istikrar ve güvenlik bölge devletlerinin dayanışma içinde olmaları ve temel ilkelerde anlaşmalarına bağlıdır.”
Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ’NİN BELİRLEDİĞİ VİZYONLA yaptığı çağrı Hukuki boyutun da ileriki safhalarda gündeme geleceğinin habercisi niteliğindedir. Zira birleşmelerinden korktukları Türk Boyları’nın vakti geldiğinde kendi Hukuk birliklerini kuracağı günlerin uzakta olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.
7 Şubat 2025 Tarihli “Türk Birliği’ne Ortak Hukuk Elzemdir” başlıklı yazımızda belirttiğimiz gibi: “Kurulan Hukuk Birliği o kadar adil olmalıdır ki; bizim dinimizden, ırkımızdan veya mezhebimizden olmayan insanlar bile bir haksızlığa uğradığı vakit buraya başvurmalı, buranın adaletine güvenmelidir. Bu kapsamda Hukuk komisyonları oluşturulmalı, Hukuki dergiler çıkartılmalı ve yargıda birlik hayata geçirilmelidir.
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” şiarıyla harekete geçerek şimdilerde dünyanın dört bir yanına dağılmış Türk boylarını tek bir merkezde buluşturmanın tek yolu dil, tarih, kültür ve Hukuk Birliğinden geçmektedir. Bu sebeple “dilde, fikirde, işte ve Hukukta birlik” yegane kılavuzumuzdur.
Bilinmelidir ki günümüzde işgaller askeri alandan çok; Ahlaki, Hukuki, sosyal alanlarda yapılmaktadır. Bunun önüne geçebilmek için uluslararası alanda devletlerden bağımsız uluslararası Hukuki kişilikleriyle öne çıkan Uluslararası Örgütleri aktif hale getirmek en kalıcı çözümlerden biri olacaktır. Bunun nedeni bu örgütlerin uluslararası alanda norm oluşturma mekanizması sağlaması ve hatta kendi yargı organlarını oluşturarak Hukuki alanda söz sahibi konumunda olmalarıdır.”
Tüm bu açıklamaların ardından, Uluslararası toplumda baş aktörlerden biri konumuna gelme hedefi ve azminde olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu fikirden bir an olsun ayrılmadan ve Uluslararası adaletin tecelligahı mahkemelerin de Türkler tarafından kurulması ümidiyle TÜRK VE TÜRKİYE YÜZYILINA EMİN ADIMLARLA İLERLEMEYE DEVAM ETMELİDİR.