Erdoğan'ın Aşkabat ziyareti ve mesajları

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Erdoğan'ın Aşkabat ziyareti ve mesajları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kısa bir süre önce gerçekleştirdiği Türkmenistan ziyaretiyle uluslararası barış diplomasisinde önemli bir adım attı. Türkmenistan’ın daimi tarafsızlığının 30. yılı ve 2025’in Birleşmiş Milletler tarafından “Uluslararası Barış ve Güven Yılı” ilan edilmesi vesilesiyle Aşkabat’ta düzenlenen Uluslararası Barış ve Güven Forumu’na katılan Erdoğan, burada hem kritik ikili görüşmeler yaptı hem de güçlü mesajlar içeren bir konuşma gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına, Türkmenistan’a verdiği desteği ve kardeşlik bağlarını vurgulayarak başladı. “Atayurdumuz olarak gördüğümüz bu topraklarda bir kez daha bulunmaktan büyük bahtiyarlık duyuyorum” vurgusuyla Türkiye ile Türkmenistan’ın ortak tarihinden güç alan müstesna bağlarla kenetlenmiş iki kardeş ülke olduğunu ifade etti. “Türk ve Türkmen halkları aynı kökten gelen, aynı ruhu ve inancı taşıyan iki kardeş millettir” sözleriyle kültürel ve tarihi yakınlığı vurgulayan Cumhurbaşkanı, Türkmenistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkenin Türkiye olduğunu ve tarafsızlık statüsünü en başından beri desteklediklerini hatırlattı.

Türkiye, Türkmenistan’ın barışçı vizyonuna tam destek verirken iki ülke arasındaki ilişkiler her alanda ilerliyor. Erdoğan, Türkmenistan’ın bağımsızlıktan bu yana sağladığı ekonomik ve beşerî kalkınmadan övgüyle söz ederek, enerji, ticaret, yatırım ve savunma başta olmak üzere pek çok alandaki iş birliğini derinleştirme kararlılığını dile getirdi. Nitekim forumun, Türkiye’nin de eş-sunucusu olduğu BM 2025 Uluslararası Barış ve Güven Yılı çerçevesinde düzenlenmesini “çok anlamlı” bulduğunu belirten Erdoğan, Türkmenistan’ı bölgesinde örnek bir ülke haline getiren kalkınma başarılarının Türkiye’de yakından takdir edildiğini ifade etti. Tüm bu mesajlar, Türk dünyasının dayanışmasına ve ortak değerlerine yapılan güçlü bir vurgu olarak değerlendirilmelidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uluslararası Barış ve Güven Forumu genel oturumunda yaptığı konuşmada Türkiye’nin tarihsel sorumluluklarından güç alan barış vizyonunu detaylı bir şekilde anlattı. “Küresel ölçekte belirsizliklerin, çatışmaların ve kırılganlıkların arttığı bir dönemde uluslararası diyalog, iş birliği, güven ve barışın tesisi için elimizi taşın altına koymamız gerekiyor” diyen Erdoğan, “Türkiye bugün artık adil, tarafsız, güven veren yaklaşımıyla arabuluculuk alanında dünyanın önde gelen aktörleri arasında yer alıyor” diyerek son yıllarda Türkiye’nin üstlendiği arabuluculuk misyonuna dikkat çekti.

Şüphesiz ki Erdoğan’ın konuşmasının en çarpıcı kısmı ise Orta Doğu ve Filistin’e dair mesajlarıydı. Erdoğan, Gazze’deki geçici ateşkesin İsrail ihlallerine rağmen çok kırılgan olduğunu belirterek, “Bu nedenle uluslararası toplumun sürece güçlü desteği şarttır, sürmelidir” ifadesini kullandı. Kalıcı barışın tesisi için Filistinlilerin barış sürecinin tüm aşamalarına dahil edilmesinin elzem olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı, nihai hedefin iki devletli adil bir çözüm olduğunu bir kez daha dünyaya hatırlattı. Erdoğan’ın şu sözleri salonda büyük yankı uyandırdı:

“Nihai hedef ise iki devletli çözümdür. Artık uluslararası toplumun Filistin halkına olan borcunu ödeme zamanı gelmiştir.” Bu ifadeyle Erdoğan, yıllardır acı çeken Filistin halkına karşı uluslararası toplumun tarihî bir sorumluluğu bulunduğunu ve bunun daha fazla ertelenmemesi gerektiğini güçlü bir şekilde dile getirmiş oldu. Bu şekilde Türkiye’nin, Filistin meselesinde adalet ve hakkaniyet temelinde küresel bir vicdan oluşturma çabasına liderlik ettiği bir kez daha vurgulandı.

Erdoğan ayrıca Türkiye’nin barış diplomasisinin sadece kendi bölgesiyle sınırlı kalmadığını, Afrika’dan Asya’ya uzanan geniş bir coğrafyada etkin olduğunu örneklerle anlattı. Örneğin, Etiyopya ve Somali arasındaki anlaşmazlıkların çözümü için Ankara’nın başlattığı girişimler sayesinde iki ülke arasında diyalog kanallarının açıldığını ve barışçıl yöntemlerle gerilimin azaltıldığını hatırlattı. Yine Birleşmiş Milletler, AGİT ve İİT bünyesindeki Arabuluculuk Dostlar Grubu girişimlerine Türkiye’nin eş başkanlık etmesi, medeniyetler ittifakı vizyonuna yaptığı katkılar Erdoğan’ın konuşmasında yer bulan diğer hususlardı. Bütün bu çabalar, Türkiye’nin dünya çapında barış ve güvenliğin tesisi için inisiyatif almaktan çekinmeyen bir ülke olduğunu ortaya koyuyor.

Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkmenistan ziyareti ve Uluslararası Barış ve Güven Forumu’ndaki temasları, Türkiye’nin “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinden aldığı ilhamla hem bölgesel hem küresel ölçekte barışın savunuculuğunu yaptığını gösterdi. Türk dünyasının kadim dayanışmasını Aşkabat’tan dünyaya duyuran Erdoğan, bir yandan Türkmenistan’ın tarafsızlık mirasına sahip çıkarak iki ülke arasındaki kardeşlik hukukunu pekiştirdi, diğer yandan da Putin ve Şerif ile görüşmeleri üzerinden bölgesel krizlere çözüm arayışında aktif rol üstlendi. Forumdaki konuşmasıyla da uluslararası topluma adalet, güven ve diyalog temelinde yeni bir gelecek çağrısı yaptı. Özellikle Filistin konusunda dile getirdiği tarihi çağrı, Cumhur İttifakı çizgisindeki milli hassasiyetlerle de örtüşen bir duruş olarak, Türkiye’nin mazlumdan yana, hakkaniyeti savunan liderlik vizyonunu bir kez daha ortaya koydu. Türkiye, Aşkabat’ta verdiği mesajlarla hem Türk dünyasının birlik ve barış ideallerine sahip çıktığını hem de küresel adalet arayışında öncü bir aktör olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...