Türkiye muhalefeti çelişki sendromunun içinde. Neyi savundukları, neye karşı çıktıkları günden güne değişkenlik gösteren, aldatma, kandırma, çarpıtma ekseninde saadet zinciri oluşturmuş bir muhalefet realitesi var. “İktidar her rejimde var, muhalefet sadece demokrasilerde” sözü anlamlı bir söz. Kaliteli bir muhalefet, iktidar politikalarına çekidüzen verebilme noktasında verimli bir rol üstlenebilir. Türkiye’deyse omurgasız, ilkesiz, köşesiz bir muhalefet, komprador ilişkilere yaslanarak iktidar olma rüyasına dalmış durumda.

Türkiye, terörle mücadele tarihinin en başarılı dönemini geçirirken terör uzantısı bir partinin eş başkanı kendi kitlesine “İktidara geliyoruz” vaadini nasıl verebilir? Muhalefet bloğundan aldığı cesaretle bunu söyleyebiliyorsa, Türkiye’de kallavi bir muhalefet meselesi yok mudur?

Terör örgütleriyle sınır ötesinde mücadele tezkeresine “hayır” diyen, bu tezkereye “evet” demeyi vatana ihanet sayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, birkaç gün sonra Yozgat’ta “Kandil’i yerle bir etmek”ten bahsediyor. Hem HDP’yi iktidarın bir parçası yapıp hem Kandil’i yerle bir etmek hem de tezkereye hayır vermek, sağlıklı ve şuurlu bir kafa yapısının ileri süreceği düşünceler değil.

Ermenistan işgali altındaki topraklarını kurtarma yolundaki Azerbaycan’a destek veren ülkesini “Maalesef gelen haberlerde, Türkiye’den Azerbaycan’a silah yardımı yapıldığı ve söylentilere göre cihatçı grupların da Azerbaycan’a gönderildiği ifade ediliyor” sözleriyle uluslararası siyasette töhmet altında bırakan CHP, geçtiğimiz gün TBMM’deki Azerbaycan tezkeresine “evet” veriyor. Bu da aynı mantıksızlığın, ikircikli siyasetin, net duruş yoksunluğunun ürünü.

İP borsasında da HDP’nin durumu mütemadi olarak değişim hâlinde. “HDP meşru, legal bir parti” ve “HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyoruz” diyenin aynı kişi, Akşener olması başlı başına bir çelişki yumağı iken şimdi bulundukları son konumu da terk ederek rotayı yeniden oluşturdular: İP Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, Akşener’in “HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyoruz” söyleminin HDP’ye yönelik bir açıklama olmadığını açıkladı. “HDP eşittir PKK” içeriğine sahip olan ama ne hikmetse HDP’ye yönelik olmayan bu açıklama, “Terörün partisiyle olan münasebetimizi kelime oyunu yaparak savsaklamaya çalışıyoruz” demenin başka türlüsü olsa gerek. Oysa son grup toplantısında Akşener, Siirt’te kendisine “Kürdistan” propagandası yapan HDP’li üzerinden; “Nasıl olur da, ‘burası Kürdistan’ dermiş… Neye şaşırıyorsunuz kardeşim? Bu kişi, bir HDP çalışanı. Biz aylardır ne söylüyoruz? ‘HDP, PKK ile arasına mesafe koymalıdır’ diyoruz. ‘Kürdistan’ söylemi kimin? Terör örgütünün. Dolayısıyla, bu durumda bizim açımızdan, şaşırtıcı bir şey yok” mesajını vermemiş miydi?

Gerçekten de bu kadar anlam karışıklığı, bu kadar akıl dışı ve tutarsız bir siyasi anlayış içinde debelenen bir muhalefetin eşine benzerine hiçbir yerde rastlayamazsınız. Dünyanın her yerinde iktidarlar tartışılırken bizde muhalefetin tartışılmasının sebebi budur. Çarpık ilişkileri ve çelişkili söylemleriyle kendilerini sürekli malzeme hâline getirmeyi “gündem belirleme başarısı” zannediyorlar…