ABD Başkanı Trump’ın Amerikan askerlerini Suriye’den çekeceğini söylemesinden birkaç gün sonra çekilme değil de bir yer değişikliğinin gerçekleşeceği anlaşıldı. ABD Başkanı çelişen açıklamalar yaptıysa da şimdi görünen o ki, ABD askerlerinin bir kısmı Türkiye sınırından uzaklaşıp güneye doğru gidiyor, bir kısmı da Irak’a ulaşmış durumda. ABD’nin Suriye’deki askerî varlığını tamamen sona erdirmemesinin sebebini ise Trump açıkladı: Petrol.

Trump geçen gün yaptığı açıklamayla, ABD askerlerinin petrol sahalarını korumak amacıyla Suriye’de kalmaya devam edeceğini duyurdu. Savunma Bakanı Esper’ın da aralarında olduğu ABD’li yetkililer, petrolün DEAŞ için bir gelir kaynağı olmasını gerekçe göstererek “petrol sahalarının başka ellere geçmesini engellemek” gerektiğini savundular. Trump, petrolü sevdiğini ve petrolü kontrol altında tutmak için SDG ile çalıştıklarını duyururken, Esper ABD ordusunun petrol sahalarını tehdit eden tüm güçlere sert yanıt vereceğini ve Suriye’deki petrol sahalarının YPG için önemli bir mali kaynak olabileceğini söyledi.

Yapılan açıklamalara bakılırsa, Suriye’nin büyük bir petrol rezervine sahip önemli bir petrol üreticisi olduğu, ABD’nin ise petrole ihtiyaç duyan bir enerji fakiri olduğu zannedilebilir. Oysa gerçek tam da bunun tersi.

Petrol dendiğinde akla ilk gelen bölgenin Orta Doğu olduğuna bakmayın. Dünyanın en büyük petrol üreticisi 2013’ten bu yana, Suudi Arabistan ve Rusya gibi büyük üreticileri sollayan ABD’dir. Üstelik rezervler açısından bakıldığında da ABD’nin en büyük petrol üreticisi olmaya bir süre daha devam edeceği söylenebilir. ABD günde 17,8 milyon varil petrol üretimi ile dünyada üretilen toplam petrolün yaklaşık yüzde 18’ini tek başına üreten büyük bir güç.

Suriye’nin rezervleri ve üretimi ise ABD’ninki ile kıyaslanamayacak kadar küçük. Suriye’de iç savaş başlamadan önce petrol üretimi yaklaşık günde 400 bin varildi ki bu Irak’ın üretiminin beşte birine tekabül ediyordu. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre Suriye’nin 2018’deki üretimi günlük sadece 28 bin varil oldu ve Suriye dünya sıralamasında 78’inci sırada yer alabildi. Türkiye’nin 2018’de 73 bin varil ürettiği ve 54. sırada yer aldığı dikkate alınırsa, Suriye’nin önemli bir petrol üreticisi olmadığı kolayca anlaşılabilir. Üstelik Suriye, petrol üretiminde zirve yaptığı dönemlerde dahi küresel enerji piyasaları için önemli bir aktör olamadı.

Üretim miktarı gibi, toplam rezervler de pek dikkat çekici değil. Suriye’nin 2,5 milyar varil petrol rezervi bulunuyor ki bu dünyadaki petrol rezervlerinin sadece binde 1,4’üne tekabül ediyor. Suudi Arabistan’ın petrol rezervi Suriye’ninkinin yaklaşık 120 katıyken, ABD’nin elindeki rezerv Suriye’nin yaklaşık 25 katı büyüklüğünde. Üstelik, Suriye’deki petrolün kalite açısından da cezbedici olmadığı biliniyor.

Bu rakamlara bakıldığında ve Suriye’deki petrolün işlenip satılmasının çok da ekonomik olmadığı dikkate alındığında Suriye’de kalmak için ABD’nin petrol gerekçesine sarılmasının çok da inandırıcı olmadığı anlaşılabilir. ABD’nin asıl derdinin petrolden gelir elde etmek ya da başka bir aktörün gelir elde etmesini engellemek olmadığını savunmak pekâlâ mümkün. ABD’nin askerî varlığını sürdürmesindeki en temel hedefi, bölgede bir ayağının olması ve Orta Doğu’da kontrolü tamamen Rusya’ya kaptırmamak. Petrol işin bahanesi.