Ukrayna savaşının ilk yılı geride kalırken Pekin’in savaşın sona erdirilmesine yönelik önerilerini içeren bir tutum belgesi yayınlaması, Çin’in savaşa müdahil olup olmayacağı tartışmalarını alevlendirdi. Çin, en başından bu yana, bu konuda çok öne çıkmayan bir tutum takınmış ve tarafsız olduğunu ilan etmişti. Gelişmeleri sessizce takip eden Çin, geçtiğimiz gün kamuoyu ile paylaştığı belge ile barışa ulaşılması için önerilerini gündeme getirmiş oldu. Taraflardan ve üçüncü ülkelerden gelen ilk tepkilere bakılırsa, Çin’in vizyonunu Vladimir Putin haricinde kimsenin dikkate almayacağı ve somut bir etki doğurmayacağı şimdiden söylenebilir.

Son zamanlarda Çin’in tarafsızlığını bozacağı ve Rusya’ya silah tedarikine başlayacağı yönünde söylentiler ortaya atılıyordu. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) sözcüsü, Çin’in teknolojik silahlara sahip olduğuna işaret edip “Çin’in Rusya’ya silah verdiğini henüz görmedik ancak bu seçeneği masadan kaldırmadıklarını biliyoruz” şeklinde bir açıklama ile Çin’in Rusya’ya silah desteği verebileceğini belirtmişti. ABD ve AB ülkeleri, Çin’in Rusya’nın yanında mevzilenmesi ihtimalini göz ardı etmedikleri benzer açıklamalarla ortaya konmuştu. Çin’in ateşkes için önerilerini ilan etmesi ve bu önerilerin sadece Rusya’yı memnun edici nitelikte olması, Batı’da Çin’le ilgili kaygıların artmasına vesile oldu.

Çin’in, Tayvan Boğazı’nda artan gerginlik ve Japonya’nın savunma ve güvenlik anlayışında değişikliğe gidip askerî harcamalarını artırması gibi sebeplerle ABD’den daha büyük tehdit algılar olduğu bir gerçek. ABD de Çin’in Asya-Pasifik’te artan gücü ve nüfuz alanı sebebiyle daha tehditkâr bir ülke hâline geldiğini düşünüyor. İki ülke arasındaki bu rekabet, ister istemez Çin’in Ukrayna savaşı bağlamında nerede durduğunu daha önemli kılıyor. Pekin ile Moskova’nın Ukrayna krizinin ardından daha yakın bir ilişki ortaya koyması da hâliyle Batı tarafında rahatsız edici bulunuyor. Hâl böyleyken, Çin’in Ukrayna tarafından derhâl reddedilen bir planı gündeme getirmesi, Çin’in tarafsızlığını bozmaya hazırlandığı şeklinde söylentilere yol açıyor.

“Ukrayna Krizinin Siyasi Çözümü İçin Çin’in Pozisyonu” başlıklı 12 maddelik belgede Çin, esasen savaşan taraflar da dâhil hemen herkesin dile getirdiği temel ilkeleri dile getirmenin ötesine geçemiyor. Örneğin “ülkelerin egemenliğine saygı gösterilmesi” ilkesine zaten kimse itiraz etmiyor. BM sisteminin uluslararası barış ve istikrarı korumak için en önemli dayanağını oluşturan bu ilkenin bu belgede yer almasının pratikte kime ne fayda sağlayacağı meçhul. Düşmanlıkların sona erdirilmesi, tek-taraflı yaptırımların durdurulması, sivillerin ve savaş esirlerinin korunması, nükleer santrallerin güvenliğinin sağlanması, nükleer silahların kullanılmaması ve barış müzakerelerinin yeniden başlaması gibi maddeleri içeren belge, aslına bakılırsa malumun ilamından başka bir şey değil. Zira savaşan taraflar dahi bu ilkeleri benimsediklerini söylüyor ama her biri karşı tarafı bunlara aykırı davranmakla eleştiriyor.

Çin, bu ilkelere bağlılığını yenilerken, askerî örgütlerin genişletilmesine ve yaptırımlar uygulanmasına itiraz etmekle, dengeyi Rusya lehine kaçırmış gibi görünüyor. Bu yüzden de Ukrayna tarafı kısa süre içinde bu belgeyi reddettiğini açıkladı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy de barış için müzakere edilmesi fikrine artık sıcak bakmadıklarını ilan etti. Müzakere olmayacak, mevcut askerî pozisyonlar ve sınırların değiştirilmesi kabul edilmeyecek diyen Zelenskiy’nin bu belgeye itimat etmesi zaten beklenemezdi.  

Çin’in yaptığı hamle, savaşın sona erdirilmesi için anlamlı bir gelişmeyi tetiklemeye muktedir görünmüyor. Çin, meseleye bakışını ve beklentilerini 12 maddede özetlemiş olmaktan başka bir şey elde etmiş değil. Aksine, Çin’le gerginlik yaşayan ABD gibi ülkelerin Pekin hakkındaki kaygıları pekişmiş oldu. Bu durumda, savaşan iki tarafın da ateşkese ve barışa yakın durmadıkları dikkate alındığında, savaşın diplomatik temaslar sayesinde sonlandırılmasına yönelik beklentilerin zayıflaması kaçınılmaz. Barış masası, ancak iki taraftan birinin diğeri üzerinde ağır kayıplar verdirip pes etmeye zorlamasıyla kurulacak gibi görülüyor. ABD Başkanı Biden, Ukrayna’ya silah yardımına devam edeceklerini belirtirken, verdikleri silahların Kiev’i sonbahara kadar idare ettirecek boyutta olduğunu söylemesi de en azından ABD’nin savaşın devam edeceğine inandığını (ya da devam etmesini istediğini) ortaya koymaya yeterli.