Bugün, kentsel teknolojilerin hangilerinin doğrudan insana dokunup onun yaşamını daha yaşanılır kılabileceğinden bahsedeceğiz. Akıllı şehirler fikrinin akıllı yaşam olarak anılan alt başlığında, kentteki sürdürülebilir yaşam, sağlık, barınma kalitesi, kişisel güvenlik, boş zaman aktiviteleri, sosyal birliktelik başlıkları ele alınıyor.

En önemli başlık olan sağlık alanında, giyilebilir teknolojilerin kullanımı ile sağlık durumunun takibinde bir devrim yaşanabilir. Kullandığımız akıllı saatler, hem sağlığın hem de formdalığın takibini yapmaya aday olduklarını gösteriyorlar. Bu saatler ya da başka cihazlar aracılığı ile vatandaşlardan gelen bu verilerin merkezi olarak takip edilmesi ile de kent genelinde ve hatta mahalle bazında sağlık durumları takip edilebilir. Kalp hastaları için giyilebilir hafif takip kitleri ile uzaktan risk analiz ve takibi yapılabilir. Hatta cep telefonlarına takılabilen modeller dahi yavaş yavaş piyasada yer alıyor.

Yaşlıların sağlıklarının takibi için evlerine konulacak, günün belli zamanlarında şeker, tansiyon vb. kontrolleri yapacak cihazlar, her gün bunları yaşlı takip merkezleri ile paylaşabilir ve kötüye gidişler fark edilerek, telefonla telekonsültasyon verilebilir, eve gönderilecek sağlık uzmanları ile yaşlılar yönlendirilebilir.

Güvenlik açısından ise, kent sakinlerinin güvenliğinin sağlanmasında kamera sistemleri kritik önemde. Kamera sistemlerinin polis tarafından kullanımı daha çok suç sonrası takipler için olsa da bu sistemlerin suç öncesi caydırıcılık etkisini unutmamak gerekir. Diğer yandan kameraların yüz tanıma ve benzeri teknolojiler ile aranılanların bulunması için daha aktif kullanılması mümkün.

Acil durumdaki bir kişinin yardım için telefon açtığı anda yerinin belli olması ve oraya en yakın polis, ambulans ya da itfaiyenin gönderilmesi günümüzde işten bile değil. Türkiye’de aşama aşama uygulanan 112 projesi ile de buna doğru ilerliyoruz. Aranılan tek numara ile derde derman bulunabilecek.

İnternetin artık neredeyse bir insan hakkı olarak, aynı yol ve su gibi bir hak olarak nitelendiğini de görüyoruz. Bu noktada belediyeler ücretsiz ve tüm şehirde kullanılabilir internet erişimi için görev üstleniyor. Vatandaşların dijital kimlikleri ile kullanabilecekleri bu internet erişimi aynı zamanda sosyal bir araya gelme imkânı sağlıyor. Bununla beraber dezavantajlı grupların dışlanmamaları için de önem taşıyor. Yine aynı dijital kimlikler, şehrin bütünündeki belediye fonksiyonlarında, hem kimlik olarak hem de ödeme için de kullanılabiliyor. Yaygın kent kart uygulamaları bunun ilk adımları olarak ülkemizde de uygulanıyor. Bu dijital kimlik uygulamalarının diğer elektronik devlet servisleri ve bunun ötesinde ticari alandaki ödeme sistemleri ile de bütünleştiği tek bir dijital kimlikle, gün içindeki tüm yaşam, ulaşım ve harcamaların yapılabildiği bir hedef, akıllı şehirlerde konulmuş durumda.

Kentlerde teknoloji kaçınılmaz şekilde hayatı etkiliyor. Ancak bir yandan da bu kadar teknolojinin içinde teknolojizme kapılarak amacımızın yaşamımızı iyileştirme ve kolaylaştırma olduğunu da unutmamalıyız.