Çoğu insanımız keçilerin ormana çok zarar verdiğini daha ilkokul sıralarında öğrendim ben diye cümleye başlayıp, keçilerin orman için ne kadar zararlı (!) olduğunu ısrarla anlatıp, bu konularla ilgili bilimsel yazılardan da bahsedilerek destekleme yapılmaya çalışılıyor. Yazan kişilerin bu konudaki bilgi düzeyi beni ilgilendirmiyor.

Ancak bazı kişilerin bunu onaylayan cümleler kurması inanılır gibi değil… Özellikle tarımsal konularda olduğu gibi bu konuda da uzmanmış gibi konuşmalar yapılmasına çok şaşırdım. Çünkü bu konuda yazılanların “uydurmaca” olduğunu anlamak için orman mühendisi diplomasının gerekmediğini zannediyordum.

Bu keçileri sizler bilmezseniz, fidanların uç sürgünlerini yerler ve onların çalı hâline dönüşmesine neden olurlar. Bu yüzden keçilerin beslendiği ormanlar kendini yenileyemez ve orman özelliğini kaybeder…

Diye başlarlar, sonra “keçi ormana faydalıdır” diye düşünenler kesinlikle “keçileri kaçırmışlardır” diye de bitirirler. Keçi yetiştiriciliği kırsal alanda kısıtlı olan istihdam kaynaklarının geliştirilmesine önemli katkı sağlayan hayvancılık dalıdır. “Keçinin yemle beslenmesi, sığırlara ve koyunlara oranla düşüktür. Beslenmesinde yem payı yüzde 20 diyebiliriz.” Özetle keçi yem ile beslenmeyi sevmiyor! Keçiler eğimli ve dağlık zor alanlarda da beslenirler. “Yüzde 45’e varan eğime kadar olan alanları kullanabilirler.”

Keçilerin kanaatkâr olmaları ve besin gereksinimlerini büyük ölçüde çayır-mera, nadas ve anızlardan sağlaması nedeniyle tarımsal yapı içinde özel bir yeri vardır. “Yağışı az bölgeleri, engebeli arazileri ve zayıf otlakları en iyi değerlendiren, hastalıklara ve soğuğa dayanıklı hayvanlardır.”

Keçiler, az masrafla güvenli üretim sağlama bakımından daima insanların ilgisini çekmiştir.

“Keçi yetiştiriciliği özellikle tarımı fazla gelişmemiş, bakım ve yemleme koşulları geri olan ülkelerde küçük ölçekli işletmelerin ve aile işletmelerinin en güvenilir kaynağı olmuştur.”

Ancak 1950’li yıllardan bu yana uygulanan eksik-hatalı orman politikalarından dolayı küçükbaş hayvancılığı zora sokan uygulamalar yaşanmış. Keçilerin ormanlara girişinin yasaklandığı 2007 ve sonrası yıllarda da büyük orman yangınları meydana gelmiştir. Ormancılarla sık sık karşı karşıya gelen köylüler, küçükbaş hayvanlarını ellerinden çıkarmak zorunda kalmış. O günlerde ülkemizin kırmızı et açığının kapatılmasında, yoksul halkın beslenmesinde önemli bir yer tutan keçi yetiştiricileri, “özellikle Yörükler maddi ve manevi açıdan çok ciddi bir sıkıntıya girmiş, zor günler geçirmiştir.” Sonuçta keçi sayısında ciddi bir azalma meydana gelmiştir. “1960 yılında 27 milyon nüfusa karşılık, 24.5 milyon keçi günümüzde ise 83 milyon nüfusa karşılık yaklaşık 12 milyon düzeyine düşmüştür.”

Görevleri basit: Otlatma planı, tabii eğer kabul ederlerse.

Bizim en büyük eksiğimiz sorgulama kabiliyetimizi kaybetmemizden kaynaklanıyor. Bazen uzmanı olduğumuz konularda bile çabucak pes ediyoruz.

Keçilerin ormanlara zarar verdiği dolayısıyla keçi sürüsünün zaman kaybetmeksizin elden çıkarılması gerekir!

Söylevlerine inandırıldığımız gibi öyle bir zaman geldi, keçi ve koyunların aslında ormana zarar vermediği; aksine çok ciddi faydalar sağladığı ortaya çıktı.

Tarım ve Orman Bakanlığı (orman ve su işleri) 2012’de çıkardığı yönetmelikle ormanlık alanlarını otlatmaya açmıştı. Dolayısıyla “Orman Genel Müdürlüğü ve Orman İşletme Şefliklerine çok iş düşüyor.” Burada dikkat edilmesi gereken husus; “yasak alanların haritalarda belirlenip ilan edilmesi, gençleştirme sahalarının, yangın görmüş alanların, birinci derecede arkeolojik sit alanlarının, tabiat parklarının, hassas koruma alanlarının ve endemik tür alanlarının keçilere kapatılması. Keçilerin sürgünlerin olduğu dönemin dışında otlatılması, ağaçların taze sürgüleri kesilip hayvanlara yedirilmemesi bu konuda orman köylülerinin bilinçlendirilmesi ve ormanın sürdürülebilirliğinin sağlanması bakımından önemlidir.”

Özellikle vurgulanması gereken “kontrollü otlatma” ve keçi yetiştiricilerinin bilinçlendirilmesi orman yangınlarının önlenmesi ve ormanların doğasına uygun korunması için yapılması yararlı bir işlemdir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre; keçi sayımız 2019 yılında 11 milyon 205 binden yüzde 10.2 artarak 2020 yılında 12 milyon 351 bin başa ulaşmıştır.

Dünyadaki küçükbaş hayvan varlığının yaklaşık yüzde 2’si ülkemizde bulunuyor. Ülkemiz keçi varlığı açısından dünyada 22’nci, Avrupa’da ise küçükbaş hayvan (koyun, keçi) varlığında birinci sırada yer alıyor.

Ülkemizin yıllık kırmızı et üretimi yaklaşık 1.2 milyon ton olup bu üretimin yüzde 10-12’si küçükbaş hayvanlardan elde edilmektedir.

“Ülkemizde küçükbaş hayvan eti tüketimi yıllar içinde azalış göstermiştir. Yıllar içerisinde küçükbaş hayvan sayısında ve et üretiminde artış yaşanmasına rağmen, tüketicinin talebinde bir azalma olmuş ve toplam kırmızı et üretiminde 2000’li yıllarda yüzde 21.7’lik paya sahip iken koyun-keçi eti üretimi, 2019 yılında yüzde 10.2’lere gerilemiştir.

Ülkemiz coğrafi yapısı ve geniş meralara sahip olmasıyla, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için oldukça elverişlidir.

“Küçükbaş hayvan varlığında da iyi bir durumda olan ülkemizde küçükbaş eti tüketimi ise maalesef istenilen noktada değil!”

Son söz: Keçilerin ormanların genç fidanlarını yok ettiği iddia edilir. Ancak keçilerin olduğu ortamda ormanların varlığını günümüze kadar sürdürdüğü de bir başka gerçektir. Ancak “unutmamak gerekir ki orman yangınlarının neredeyse tamamına yakınının nedeninin insan kaynaklı olduğunu belirtmek gerekir.” Siz siz olun keçileri sakın kaçırmayın!

Demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin çilekeş, cefakâr savunucusu, vatansever, milliyetperver “Alevi kardeşlerimizin kutsal muharrem ayını tebrik ediyorum.”

Kastamonu, Sinop, Bartın, Samsun Karabük illerimizde meydana gelen sel felaketinde yaşamını yitiren vatandaşlarımızın ailelerine sabır ve başsağlığı; yaralananlara acil şifalar diliyorum. Selden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun, yaralarımızı hep birlikte saracağız...