Barış Pınarı Harekatı’na verilen beş günlük aranın son saatlerine yaklaşılırken Soçi’de bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin, önemli bir mutabakata imza attı. ABD’nin verdiği sözleri tam anlamıyla yerine getirmediği ve dolayısıyla tanınan süre sona erdiğinde operasyona devam edileceği konuşulurken Rusya ile varılan mutabakat, Suriye’deki gidişatı değiştirdi. Barış Pınarı alanı dışında kalan bölgelerde bulunan tüm PKK/PYD unsurlarının sınırdan 30 km uzaklaştırılması artık Rusya’nın boynunun borcu.

Mutabakat, “Suriye’nin siyasî birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye’nin milli güvenliğinin korunmasına” ilişkin ilk madde ile Türkiye’nin en önemli taleplerinden birini kayıt altına alarak, Rusya’ya bu konuda ciddi bir yükümlülük getiriyor. Ayrıca, “Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılık” ifadesi, terör örgütünün bir devletçik oluşturma hedefine Rusya’nın da engel olacağını teyit etmekle, Türkiye’nin tehdit algısını hafifletecek bir gelişme.

Tel Abyad ve Rasulayn’ı içine alan 32 km derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekâtı alanındaki mevcut durumun muhafaza edileceğini ifade eden metin, TSK’nın kısa sürede elde ettiği kazanımın Rusya tarafından da teminat altına alındığını göstermesi bakımından önemli. Dün saat 12.00’de başlayan 150 saatlik süre, tüm sınır boyunca 30 km genişliğinde bir alanın teröristlerden temizlenmesini öngörüyor. Bu zaten TSK tarafından sınır ötesine yapılan askerî operasyonların temel gerekçesini teşkil ediyordu. Türkiye, defaatle terör örgütüyle mücadeleyi gerekçe olarak öne çıkarmış, teröristler sınırdan uzaklaşırsa operasyona gerek kalmayacağını ifade etmişti. Önce ABD’nin, ardından da Rusya’nın teröristleri sınırımızdan uzak tutmaya yönelik taahhütleri sonrasında Türkiye’nin operasyonu durdurması, Türkiye’nin öne sürdüğü gerekçelerdeki tutarlılığa işaret ediyor. Ayrıca, PKK unsurları ile karşılaşılması hâlinde teröristlerin etkisiz hâle getirileceğinin tekraren belirtilmesi, Türkiye’nin blöf yapmadığını, aksine yaparım dediğini çekinmeden yapabildiğini ve yapmaya devam edeceğini gösteriyor.

Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Operasyonları ile önemli bir alan terörden temizlendiğinde, Tel Rıfat ve Münbiç bu temizlikten nasibini alamamıştı. Ancak, Rusya ile varılan mutabakat, bu iki şehirden bütün YPG unsurlarının silahlarıyla birlikte çıkarılacağını öngörmesi, artık TSK kontrolündeki Hatay-Cerablus arasındaki bölgenin daha güvenli bir yer hâlini alacağı anlamına geliyor. Türkiye, bir hafta içinde dünyanın en büyük güçleri ile uzlaşmaya vararak, önemli bir diplomatik başarı elde etmiş oldu. Böylelikle, “Barış koridoru”nun inşasına yönelik önemli bir adım atıldı ve bu korkulduğu üzere uzun süren bir askerî operasyonla ve yüzlerce şehit verilmeden gerçekleştirildi. Askerî operasyonla sağlanacak temizliğin, ABD ve Rusya’nın sorumluluk üstlenmesi ile sağlanması, Türkiye’nin bu süreci en az maliyetle atlatabilmesini sağladı.

Bu süreç, Türkiye’nin terör örgütleri ile köşeye sıkıştırılamayacak kadar büyük bir güç olduğunu gösterdi. Ayrıca, dünyanın iki büyük gücünün Türkiye’nin lehine tavizlerde bulunarak Türkiye’nin beklentilerini karşılamak zorunda kalması, bu gücün somut bir tezahürü oldu.

Masadan memnun kalkılması bir diplomatik başarı olarak değerlendiriliyor olsa da unutmamak gerekir ki bunda en büyük pay sahipleri sahada kahramanca mücadele eden Türk ordusu ve emniyet güçleridir. Şüphe yok ki askerî ve istihbarî gücün sahada kazandığı başarı, masada Türkiye’nin elini güçlendirmiştir. Kısacası, siyasî ve askerî kanadın topyekûn yürüttüğü mücadele Barış koridorunun ikmalini mümkün kılmıştır.