Emperyal eşkıya…
Başkanlığının ilk döneminde olduğu gibi, ikinci döneminde de perde ancak bir şovmenin pervasızlığıyla açıklanabilecek şekilde açıldı.
Kısa sürede siyasi, ekonomik ve diplomatik ne kadar kriz varsa hepsini tetiklemeyi başardı.
“Amerika’yı yeniden büyük yap” sloganıyla ikinci kez çıktığı Beyaz Saray’dan, dünyanın huzurunu kaçırmaktan başka hiçbir icraata imza atmayacağını duyurması uzun sürmedi.
***
Kanada’yı ABD’nin 51. eyaleti yapma iddiasında bulundu.
Grönland’ı satın almayı gündeme getirdi.
Panama Kanalı’nın idaresini devralmak amacıyla baskıya başladı.
Meksika Körfezi’nin adını “Amerika Körfezi” olarak değiştirme fikrini ortaya attı.
Ticaret savaşlarını tırmandıran kabus senaryolarını devreye soktu.
***
Kuşkusuz en büyük delilik alametini, soykırım suçlusu olduğu Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Netanyahu’ya verdiği sınırsız destekle gösterdi.
Tüm dünyadan “tek çözüm iki devlet” sesleri yükselirken, o Gazzeli mazlumların vatan topraklarından sürgününü hedefleyen projeyi barışı getirecek insani bir girişim gibi sunmakla meşguldü.
Gazze’de yaşanan insanlık dramını görmezden gelerek sadece ABD’nin taktığı tarafsızlık maskesini düşürmekle kalmadı, aynı zamanda kendisinin akli ve ahlaki melekelerini ne denli yitirdiğini de kanıtladı.
***
Ruh sağlığı hakkında bilgi sahibi olmak adına sergilediği Gazze yaklaşımı yeterli olsa da, o psikolojik durumuna dair tespitleri netleştiren davranışlarını sürdürmeye devam etti.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile kameralar önünde girdiği tartışma, hem hâletiruhiyesinin iyi durumda olmadığını hem de vahşi kapitalizmin doymayan iştahını gözler önüne serdi.
Bu agresif hamleler, kişisel bir hesabın mı güdüldüğü yoksa daha büyük bir siyaset satrancının mı oynandığı sorusunu akıllara getirdi.
***
Dünya üzerinde ne yapmaya çalıştığı en çok sorgulanan kişi o: Trump…
ABD Başkanı hesaplar yapıyor, planlar kuruyor ve küresel sömürgeciliğin günümüzdeki karanlık kumanda odasında bastığı her tuşla dünya siyasetindeki taşları yerinden oynatmak istiyor.
Trump’ın bugünkü hak iddiaları, ele geçirme kurnazlıkları ve hatta çökme planlarının ardından hangi ülkelere bulaşacağı, nerede duracağı bilinmiyor.
Fakat dünyadaki dengeleri daha da altüst edecek bir sürecin kapısını aralamayı amaçladığı anlaşılıyor.
Tam da bu nedenle, onun öncülüğünde yürütülen emperyalist eşkıyalığın önüne geçilmesi yalnızca Türkiye için değil, tüm dünyanın huzuru adına büyük önem taşıyor.