Örgütlü kuruntular
Türkiye 1 Ekim’den bu yana 46 yıllık terör belasını defetmekle uğraşırken bir yandan da kuruntularla mücadele etmek zorunda kaldı. Kimi zaman bilinçli kimi zaman da samimi kaygılarla dile getirilen eleştirilerin kuruntudan öteye geçmediği kısa bir sürede anlaşıldı.
“MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin uzattığı elin arkasında yeni anayasa var” dediler. “Erdoğan’ın görev süresini uzatmaya yönelik bir hamle” olduğunu söylediler.
O gün bu gündür DEM Heyetinin yaptığı tüm görüşmelerde ne yeni anayasa ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev süresi gündeme gelmedi.
“Abdullah Öcalan’ın örgütü feshetme gücü yok” dediler.
Feshetti.
“Öcalan silah bırakma çağrısı yapamaz” dediler.
Yaptı.
“Öcalan’ın silah bırak demesiyle PKK silah bırakmaz” dediler.
Bıraktı.
Öcalan ile “pazarlık” yapıldığını iddia ettiler.
Hiçbir şart ve koşulun öne sürülmediği bizzat DEM tarafından açıklandı.
“DEM ile iki dil, iki devlet, iki bayrak üzerinde anlaşma yapıldı” dediler.
DEM Heyeti bölünme, iki dil, iki devlet gibi ne niyetimiz ne de amacımız var dedi.
“ABD yatırım yaptığı örgütten vazgeçmez” dediler.
Örgüt o yatırımdan tek taraflı ayrıldı. ABD’nin dağıttığı silahları toplayıp bu coğrafyadan defolup gitmekten başka çaresi de seçeneği de kalmadı.
“Öcalan, silah bırak çağrısını herkese yapmadı. Sadece PKK’ya silah bırak çağrısı yaptı” dediler.
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan çağrı metninde, “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” diyerek tüm unsurları kapsayan bir dil kullandı.
“Öcalan istedi ama PKK silah bırakmayacağını açıkladı” dediler.
Bu yalandan 12 saat sonra Kandil’den bugüne kadar ilk defa bu kadar net bir şekilde silahların bırakılacağı açıklaması yapıldı.
“Bu çağrı DEM Partiye yönelik değil” dediler.
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan çağrısında “kimlik inkârının çözüldüğünü”, “ifade özgürlüğünde gelişmeler sağlandığını” dolayısıyla bölücü tezlerin raf ömrünü doldurduğunu itiraf etti. PKK terör örgütünün feshi aynı zamanda PKK’nın gölgesindeki siyaset tarzının da feshi demekti.
Terörsüz Türkiye’nin hedefi terörü 5, 10, 20 ya da 50 yıllığına bitirmek değildi. Ebediyen bu coğrafyadan temizlemek için muazzam bir inisiyatif alındı. Bunun için terörün beslendiği ve terörü besleyen ortamın ortadan kaldırılması amaçlandı. Terör örgütünün feshi için örgütü kuran elebaşının çağrısı, siyaset alanındaki pürüzlerin ortadan kaldırılması için de siyaset kurumu etkili bir enstrüman oldu.
Ancak bu süreçte PKK terör örgütü silah bırakmasın, DEM Parti Türkiye Partisi olmasın, Suriye’deki terör açmazı içinden çıkılmaz bir hal alsın diye uğraş verenler oldu.
1 Ekim’den 27 Şubat’a kadar aradan geçen 150 gün içinde olmadık senaryolar ve bahaneler ortaya atıldı. Hatta bu olmadık tezler 27 Şubat’ta yapılan gayet net ve sarih “silah bırakma” ve “örgütü feshetme” çağrısı üzerinden devam etti.
Terör örgütü elebaşı bile karşılıksız ve tek taraflı feshetme çağrısı yaparken birileri ısrarla örgüt arasında alfabetik ayrıştırma yaparak “sizi kastetmedi” diyerek hedef saptırmaya çalıştı. Yani “size değil PKK’ya dedi, siz silahları bırakmayın” diyerek akıl vermeye çalıştı.
Birileri bu 150 günde ısrarla Türkiye’nin, Türk ve Kürt’ün karşısında; PKK ve türevlerinin yanında yer aldı.
İşte onlara dikkat edin! Terör ne kadar tehditse bu örgütlü çevreler de o kadar tehlikeli!