YPG çağrıya uydu mu?

YAYINLAMA:
YPG çağrıya uydu mu?

K terör örgütünün Suriye kolu olan YPG/SDG’nin 27 Şubat’ta terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın “silah bırakma” ve “örgütü feshetme” çağrısının muhatabı olup olmadığı tartışmaları YPG’nin Suriye Devletine teslim olmasıyla noktalandı. Bu durum DEM Partinin de çağrının kimleri kapsadığını daha iyi kavramasına olanak tanıdı.

YPG/SDG terör örgütü, Baas rejiminin devrildiği 8 Aralık’tan itibaren Suriye Devletinin bir parçası olduklarını ve Suriye geçici hükümetini tanıdıklarını söylemişler ancak YPG’nin silah bırakmasını istemeyenlerin yaptığı baskı nedeniyle tam tersi beyanları da kamuoyuna yansımıştı. YPG ne zaman Suriye hükümeti ile masaya oturmak istese çeşitli müdahaleler söz konusu oldu. 5 Şubat tarihinde “birleşik Suriye” zemininin yakalandığı sırada İsrail savaş uçakları Suriye’ye bomba yağdırarak gözdağı vermişti. 10 Mart anlaşması öncesinde aynı el bu kez Suriye’de yeniden iç savaşı körüklemek için devreye girdi. Amaç YPG’nin silahları bırakmasının önüne geçmekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli yaptıkları açıklamalarla Suriye’nin dışarıdan kumanda edilen etnik ve mezhep temelli cepheleşmeler ile kaosa sürüklenmeye çalışıldığının altını çizdi. Yazılan senaryo, kuklalar ve kirli hedef çok net ortadaydı. Bu oyunun bozulması için 27 Şubat’ta örgüt elebaşı Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısı YPG tarafından derhal uygulanmalıydı. Erdoğan ve Bahçeli’nin açıklamalarından 6 saat sonra terör örgütü YPG 8 maddelik anlaşma ile teslim bayrağını çektiğini deklare etti. Suriye’de 24 saat içinde hem iç çatışma riski bastırıldı hem de toprak bütünlüğünün sağlanması yönünde önemli bir adım atıldı.

Suriye’nin bütünlüğünün esas alındığı, ülkedeki etnik grupların haklarının korunmasının amaçlandığı 8 maddelik anlaşma özellikle bölünme, federasyon, özerklik gibi ayrılıkçı tezleri reddediyor. Bu bakımdan Türkiye’nin ortaya koyduğu “terörsüz bölge” hedefiyle örtüşüyor. Baas rejimi Kürtlere vatandaşlık hakkı bile tanımazken Kürtlerin Suriye devletinin asli bir unsuru olduğu belirtiliyor. Bunun yanı sıra dini ve etnik köken farkı gözetmeksizin liyakate dayalı olarak Kürtlerin devlet kurumlarında görev almasının önü açılıyor. Baba Esad’dan oğul Esad’a kadar Kürtler sadece Türkiye’ye karşı kışkırtılacak bir etnik gruptan öteye geçmiyordu.

Diğer önemli bir anlaşma maddesine göre YPG’nin elinde bulunan bölgelerde faaliyet gösteren tüm sivil ve silahlı unsurların Suriye yönetimine bağlanması kararlaştırıldı. Ayrıca bugüne kadar ABD2nin koruması altında gaz ve petrol üzerinde hak iddia eden YPG bu sahaları tamamen Suriye devletinin kontrolüne bıraktı. Dünya basınında geniş yer bulan bu madde bölgedeki dengelerin bölge ülkelerinin lehine değiştiğini de gözler önüne serdi.

Mültecilerin güvenli dönüşü, ülke güvenliğini tehdit eden unsurlarla ortak mücadele, bölücülük ve toplumsal barışı tehdit eden girişimlerin reddedilmesi de anlaşmanın önemli başlıkları arasında yer alıyor.

Anlaşma sonrası açıklama yapan YPG/SDG elebaşı Ferhat Abdi Şahin, “Birleşik bir Suriye çerçevesinde aynı çizgideyiz. 12 yıldır Suriye içlerinden kopuk durumdayız ve yeniden entegre olmak bizim için önemli. İki ordu istemiyoruz. Tek ordu olmalı” ifadelerini kullandı.

Ancak anlaşmanın 3. maddesinde yer alan “ateşkes” kararının bir an önce silahların Suriye merkezine hükümetine teslim edilerek “silah bırakma” eylemine dönüşmesi Suriye’nin toprak bütünlüğü için olmazsa olmazlar arasında görülmelidir. Suriye’nin güvenliği Savunma Bakanlığı altında toplanan tüm gruplar ile müştereken sağlanmalıdır.

Bir diğer husus ise 8. maddeye göre anlaşmanın 2025 yılı sonuna kadar hayata geçirilmesi kararıdır. Suriye gibi her türlü provokasyona açık, yabancı istihbarat örgütlerinin cirit attığı, her gün yeni bir etnik ve mezhep temelli kışkırtmaların canlandırılmak istendiği bir ülkede 9 aylık süreç oldukça uzun bir zamandır. Anlaşmanın makul olan en kısa sürede uygulanması Suriye’nin bütünlüğü açısından şarttır.

Tüm bunların yanında İmralı’dan yapılan çağrı ve Suriye’deki anlaşmanın sahadaki yansımalarının temkinli iyimserlik hali içinde yakından takip edildiğini de belirtilmek gerekir.

ABD’nin YPG’nin yakasından düşmesinin nedenine gelince…

Bu da Türkiye’nin bölgedeki başarısının önemli bir sonucu. Güçlü dış politika ve bölgesel işbirliği ABD’nin artık Suriye’den çekilme vaktinin geldiğini gösterdi. Türkiye’nin DEAŞ ile mücadelede kontrolü ele alması, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın silah bırakma ve fesih çağrısı ABD’nin çekilme kararını hızlandırdı. Türkiye’nin bölge ülkeleriyle teröre karşı işbirliğini genişletmesi, Suriye’de etnik ve mezhepsel çatışmaları tahrik eden ülkelerin kendi sınırlarına çekilmek zorunda bırakılması ABD’nin 3,6 ve 9 aylık çekilme planı hazırlamasına neden oldu.

1 Ekim’den bu yana coğrafyamızda yeni bir sayfanın açılacağı ve sonunda huzurun vasat bulacağı sancılı bir dönem başladı. “Terörsüz Türkiye” ve “Terörsüz Bölge” hedefi adım adım mesafe aldı.

1 Ekim…

22 Ekim…

27 Şubat…

8 Aralık…

10 Mart…

Tarih bizden yana…

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *