Siyasi telef

Toplumsal gerginlikten ve kutuplaşmadan şikâyet eden CHP’ye göre bu ortamın tek suçlusu var; iktidar.
CHP ise bu ortamın uysal, uzlaşmacı, sakin, meşru siyaset kanallarından bir milim sapmayan, ağzında dilinin olduğunun bile farkında olunmayan, hoşgörülü, mütevazı ve sempatik bir aktörü.
CHP’ye göre başına ne geldiyse saf duygu ve tertemiz niyetleriyle yaptığı iyimser siyaseti yüzünden geldi.
CHP’nin bahtına masumluk, bir parça mağdurluk, biraz da mazlumluk düştü.
Neyse ki kameralar var…
Yoksa Türkiye’yi zehirlemek için sokak başlarını tutan CHP’nin her gün mahallenin bir köşesine çekilip hastanelik edilene kadar hırpalandığını düşünecektik…
Gözaltındaki morlukların kendi eseri olduğunu, bileklerindeki izin dışarıya bağımlılıktan kaynaklandığını göremeyecektik…
CHP Genel Başkanı Özgür Özel geçtiğimiz günlerde rahmetli Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninden çıkarken bir provokatörün saldırısına uğradı. Çok şükür ki saldırgan anında etkisiz hale getirilerek daha büyük bir felaketin yaşanması önlendi. Özgür Özel’i Allah korudu. Onu korumakla görevli korumalarının ise Allah’a sığınmaktan başka ellerinden bir şey gelmedi. Onlar da bizim gibi “geçmiş olsun” demekle yetindi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere tüm siyasi partilerden geçmiş olsun dilekleri geldi. CHP Genel Başkanı ise bu saldırının siyaset kurumuna yapıldığını söyledi. Saldırının nedeninin ise “telef” sözü olduğunu işaret etti. Yolsuzluk soruşturmalarının odağındaki Ekrem İmamoğlu da aynı kelimeyi adres gösterdi.
Provokasyondan bile siyasi kazanç elde etmeye çalışan bir CHP çıktı ortaya.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP'li siyaset girdabında telef olup gidecek?” derken Cumhurbaşkanı adaylığı hırsı ile siyasetin gözünden düşen CHP’lileri örnek gösteriyordu. Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce gibi… Siyasi telefin siyaseten bitmek demek olduğunu kendi adı gibi bilenler buradan da bir kurnazlık çıkarma peşine düştü.
Peki, geçtiğimiz aylarda Özgür Özel’in iki kez siyasete “savaş” ilanı yaptığını göz önüne alır ve bu niyetin bir iç savaş çıkarmak olduğunu söylersek yanılmış olur muyuz?
Siyasi kişiliklere yapılan bir saldırıyı “tüm siyaset kurumuna” yapılmış sayan Özgür Özel geçtiğimiz 23 Nisan’da içinde 2 Genel Başkan Yardımcısı ve 17 milletvekilinin olduğu CHP Genel Merkez otobüsünün iki noktada polisimizin üzerine sürülerek canına kastedilmesini neden tüm polislerimize yapılmış bir saldırı olarak görmedi?
Siyaseten gidecek son kapı olarak gördüğü, Kılıçdaroğlu’na dahi oy vermediğini ballandıra ballandıra anlatan, memleketi 6’lı masanın iktidarından Allah’ın koruduğunu söyledikten sonra lisansını CHP’ye kaptıran Ankara Milletvekili Adnan Beker’in şahsi aracını polisin üzerine sürmesi hakkında bir yorumu neden olmadı?
19 Mart’tan sonra yaptığı çağrıyla derslerinde olması gereken gençleri karanlık sokaklara çektiğini, liseleri tahrik ettiğini, Hazine ve Maliye Bakanı ile Milli Eğitim Bakanına hakaret ettiğini, Türkiye’yi dışarıya şikayet edip yardım dilendiğini, Konya’da bir meczubun kuru sıkı silah ile sevinçten havaya ateş etmesini “parti aracımıza saldırı yapıldı” yalanıyla oluşturmak istediği gerginliği neden hesaba katmadı? Provokasyonun arakasında “telef” i gören gözler sokaklardan medet uman CHP’yi neden pas geçti?
Türkiye uzun süredir CHP’nin iç tahrik ve kaos kışkırtmalarına karşı ayakta duruyor, oyuna gelmiyor. Terörsüz Türkiye’nin sekteye uğraması için içeriden ve dışarıdan her türlü tezgâh ve tertiplere karşı sağduyu galip geliyor. Çok şükür ki sıyrıklarla geçip gidiyor.
CHP’nin tüm tahriklerine rağmen soğukkanlılığı elden bırakmayan Türkiye de bir ‘geçmiş olsun’u hak etmiyor mu?