Avrupa’da ek savunma tedbirleri

YAYINLAMA:
Avrupa’da ek savunma tedbirleri

2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı küresel ölçekte yeni güvenlik mimarisi arayışlarını başlatırken diğer yandan da özellikle de Avrupa’da savunma politikalarında köklü değişimleri tetiklemiş bununla beraber de hem küresel ölçekte hem de yine Avrupa özelinde silahlanma yarışıyla beraber savunma harcamalarına olan yönelimdeki artış dikkatlerden kaçmamaktadır.

Gerek Trump dönemiyle beraber Avrupa-ABD arasındaki ilişkilerde güvensizliğin derinleşmesiyle beraber Avrupa’nın savunma anlamında daha bağımsız bir yapıyı arzu etmesi gerekse de Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili Trump’ın ortaya koyduğu yaklaşımın pek çok Avrupa ülkesinde rahatsızlık uyandırması güvenlik politikalarında köklü değişimleri beraberinde getirmiştir.

Geçtiğimiz aylarda 800 milyar euroluk yeni savunma bütçesi AB ülkeleri tarafından kabul edilirken, Almanya gibi bazı ülkeler daha önce askıya aldıkları “zorunlu askerlik” hizmetini tekrar gündemlerine taşımış, Danimarka ise kadınlara zorunlu askerlik hizmetini getirmiştir. Diğer yandan Haziran ayında gerçekleşen NATO zirvesinde ise üye ülkeler savunma harcamalarını 2035 yılına kadar GSYH’nın yüzde 5’ine çıkarma konusunda mutabık kalmışlardır. (27 AB ülkesinden 23’ü NATO üyesidir.) Avrupa’daki değişim sadece bununla kısıtlı değildir. Sivil savunma politikalarında da Avrupa genelinde revizyonlar başlamış özellikle bazı ülkelerde sığınak inşa edilmesi, gıda stoku yapılması, kimyasala karşı ek tedbirler geliştirilmesi adına hazırlıkların başladığı gündeme gelmektedir. Bunlarla beraber 4 Temmuz 2025 tarihli “Avrupa’nın doğusunda siperler kazılıyor” başlıklı yazımda da belirtmiş olduğum gibi Avrupa’nın doğu ülkelerinde de beton siperler, tank hendekleri, yüksek teknolojili gözetleme sistemleri, mayınlı alanlar oluşturulmaya başlanmıştır. 

Tüm bu tabloya bakıldığında Avrupa’nın hem ABD ile olan ilişkilerin verdiği güvensizlik hem de Rusya tehdit olarak görmeleri AB’yi adeta bir savaş hazırlığına itmiş, bu anlamda Avrupa’da yükselen “üçüncü dünya savaşı yaklaşıyor” sesleri kıta genelinde savunma alanında yeni ve kapsamlı bir anlayışı hakim kılmıştır.

Gelinen aşamada Avrupa’nın potansiyel bir savaş gerçeğini kabul ettiğini ve bu anlamda da hem toplumsal hem de politik açıdan hazırlıklarını hızlandırdığı görülebilmektedir.

Temennimiz insanlığın yeni bir felaketle karşı karşıya kalmamasıdır. Ancak şartların yeni bir dünya savaşını tetikleyebilecek bir potansiyel taşıdığı gerçeği göz ardı edilmeden, diplomasi dilinin geliştirilmesi gerekmektedir. Keza bu tehlike sadece Avrupa özelinde değil halihazırdaki şartlar altında Asya-Pasifik bölgesi, Orta Doğu ve Körfez’deki tehlike ve potansiyel henüz durulmuş değildir.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...