Terörlü Türkiye’ye alışanlar
11 Temmuz’da PKK’nın silah bırakmaya başlamasıyla birlikle içeride “terörsüz Türkiye” dışarıda da “terörsüz bölge” hedefini engellemek isteyenler son kozlarını oynamaya başladılar.
İçeride, hiçbir bilgi ve somut delile dayanmayan iftiralarla terörsüz Türkiye hedef alınırken, dışarıda da İsrail terörsüz bölge hedefini Suriye’ye düzenlediği saldırılarla engellemeye çalışıyor.
Bugüne kadar PKK’nın fesih ve silah bırakmasıyla ilgili öne sürdüğü hiç bir argümanı tutmayan İP başkanı M. Dervişoğlu yeni hedefi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini seçti. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in "Askerlik çağına gelen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı örgüt üyeleri herhangi bir eyleme katılmamışsa, askerlik görevini yapmamışsa askere alınır” sözlerini, “Genç teğmenlerimizi okuldan atıyorlar; PKK’lıları askere almaktan bahsediyorlar” diyerek toplumu tahrik etmeye çalıştı. Müsavat Dervişoğlu’na “Sapla samanı karıştır” desen ancak bu kadar karıştırabilirdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir vatandaşının askerlik görevini yapması anayasal bir zorunluluktur. Herhangi bir suç nedeniyle hapis cezası almış ya da asker kaçağı durumuna düşmüş kişiler hangi yaşta olurlarsa olsunlar bu görevi yerine getirmekle mükelleftir. Dolayısıyla bir suça karışmamış örgüt üyeleri de Türkiye’ye gelmeleri durumunda askerlik görevini yapmamışsa bu görevlerini yapmak zorundalar. Yani anayasaya uymak zorundalar. M. Dervişoğlu ise “hayır örgüt üyeleri bu yasadan muaf olsun” diyor. Hatta “sakın silah bırakıp Türkiye’ye dönmeyin yoksa askere alınırsınız” demeye getiriyor. Aynı şeyi Diyarbakır annelerinin yüzüne söyleyebiliyor mu? Elbette hayır. Çünkü onların çocuklarıyla kavuşmasını istemiyor.
Bu durumu da teğmenlerin ihracıyla kıyaslıyor. Teğmenler disiplinsizlik yaptıkları için ihraç edildiler. Disiplin Türk ordusu için temel ilkedir. Teslim olan örgüt üyeleri ise disiplin altına alınıyor. M. Dervişoğlu ise hem disiplinsizliğe göz yumulsun hem de bazı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları askerden muaf tutulsun istiyor.
Sözde muhalefetin benzer tahrikleri 1 Ekim’den bu yana aralıksız devam ediyor. Özellikle şehit ve gazilerimizi istismar aracı olarak kullananlar PKK’nın kendini feshedip silah bırakmasıyla bir ananın daha yüreğine ateş düşmesinin engelleneceğini söylemiyorlar. Onlar için 1 oy fazla almak 1 ananın yüreğine düşen ateşten daha fazla şey ifade ediyor.
Geçtiğimiz hafta metan gazı birikmesi nedeniyle verdiğimiz 12 şehidimiz üzerinden de aynı istismara yeltendiler. M. Dervişoğlu da askerlerimizin “yanarak mı zehirlenerek mi, bombayla mı, çatışmayla mı” şehit olduğu yönünde yalan bilgiyi dolaşıma sokup şehit ailelerini tahrik etmeye çalıştı.
M. Dervişoğlu bu konuyla ilgili Milli Savunma Bakanlığının kapsamlı bir açıklama yapmasına rağmen iftira siyasetine sarıldı. Gündemi sosyal medya trollerinden takip ettiği için bu açıklamayı gözden kaçırdı. Ama bu tavrıyla da trol bir Genel Başkan olduğunu ispatladı.
M. Dervişoğlu o kadar ipten kazıktan koptu ki PKK’nın silah bırakmasıyla birlikte “50 yıllık etnik ve bölgesel parçalanmayı birlikte gerçekleştirelim” dediğini öne sürdü. Peki, 50 yıldır tüm dış desteklere, istihbaratlara, maddi ve silah desteğine rağmen Türkiye’den bir çakış taşı dahi koparamamış PKK elindeki tüm imkanları etkisiz hale getirildikten sonra mı Türkiye’yi bölecek? Hele ki Türkiye’nin bölgesel ve küresel gücünün arttığı bir dönemde bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını akıl ve izin sahibi herkes görüyor.
M. Dervişoğlu’nun gördüğü bir gerçek var o da PKK’nin bitişiyle birlikte İP’inde sonlanacağıdır. Siyasi geleceğini ‘terörlü Türkiye'ye bağlayanlar kendilerini bekleyen akıbetten kaçamazlar. 1 Ekim’de PKK’nın silah bırakmasını aklının ucundan dahi geçirmeyenler şimdilerde “nasıl yapsak da oylarımızı korusak” derdine düştüler. İP’in içinde hatta M. Dervişoğlu’nun yanında yöresinde yer alan bazı isimler kulislerde “biz PKK’nın silah bırakma noktasına gelebileceğini hesap etmedik. Beklemiyorduk. Muhalefet edersek sonunda haklı çıkarız diye düşündük. Şimdi de geri adım atamıyoruz” diyorlar. Bu bile İP’in içine düştüğü çıkmazı gözler önüne seriyor.
Gerçeği gördüğü halde geri atmakta zorlanan bu siyasiler ‘terörlü Türkiye’ye çok alıştılar. Geçmişte HDP ve türevleri ile gönül rahatlığıyla yaptıkları ittifaklar da bunu doğruluyor. Zor olacak ama ‘terörsüz Türkiye’ye de alışacaklar.