Gazze’nin kaderi ve yaşanan acıların bedeli

YAYINLAMA:
Gazze’nin kaderi ve yaşanan acıların bedeli

Gazze’de iki seneyi deviren soykırım girişimi, ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 maddelik anlaşma planına Hamas ve İsrail taraflarının ayak uydurmasıyla rafa kalkmış görünüyor. 67 bin can kaybı, 170 bin yaralı bilançosuyla Gazzeli Müslümanlar büyük kayıplar verdi. Adına Gazze denilen şehir fiziken mevcut olsa da soykırımcı terör devletinin gelişmiş silah ve askeri ekipmanlar kullanarak enkaz yığınına çevirdiği bir harabe var. Trump’ın planıyla birlikte Gazze’nin kaderinin nereye savrulacağı ise herkesçe merak konusu. Kim ne derse desin Siyonizmin küresel muhafızı olan Amerika Birleşik Devletleri’nin başaktör olduğu bir anlaşmanın üzerindeki “olağan şüpheliler gölgesi” asla kalkmayacaktır. Fakat Gazze hâlihazırda “dünyanın en büyük çocuk mezarlığı” olmuşken ateşkes umudunu sekteye uğratmak yerine, silahların namlusunu çocukların ve kadınların üzerinden çevirerek Gazzeli masumlara gıda ve ilaç içerikli yardım tırlarını ulaştıracak bir “acil müdahale planına” ihtiyaç vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ertelenemez ihtiyaca binaen ateşkes koşullarını olgunlaştırıcı bir politika izlemesi, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ı Mısır’daki ateşkes masasına göndermesi hızlı bir çözümün sağlanması adına değerliydi. Türkiye’nin hem masada bulunması hem de ateşkes koşullarını sahada denetleyici bir görev üstlenmeye hazırlanması ABD ve İsrail şeytanlığının dizginlenebilmesinin ve Gazze’nin bir oldubittiye getirilerek yeniden ataşe atılmasının önündeki en büyük engeldir. ABD ve İsrail ikilisi ne kadar kuşku vericiyse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Türk ordusunun varlığı o kadar güven sağlayıcıdır. 

Peki, bu anlaşmadan kim ne kazanıyor, kim ne kaybediyor? Gazze’nin altyapı ve üstyapısını yapılandırılmanın maliyetini petrol zengini Arap liderlerin önüne koyan Trump, ABD firmalarını ihya ederek ciddi bir gelir elde edeceğe benziyor. Gazze’yi bütün canlı unsurlardan arındırarak işgal alanlarına eklemlemek isteyen İsrail’in ise bu gayesine ulaşması artık çok zor. Mısır’daki barış zirvesi öncesinde İsrail meclisinde uzun bir konuşma yapan ve Mısır’daki liderler zirvesine 3 sat geç kalan Donald Trump 67 bin kişinin katili Netenyahu’yu uzun süre alkışlatarak İsrail açısından bir zafer havası oluştursa da, daha doğrusu İsrail’e bir “kazanma sanrısı” yaratsa da İsrail bu savaşın kazananı değil. İsrail’in aşırı sağcı kesimi bu gerçeğin bilincinde ve Gazze’yi topraklarına katamayıp Hamas’ın sonunu getiremedikleri nedeniyle soykırımcı Netenyahu’ya çatmayı sürdürüyorlar. ABD Başkanı Trump ise dünya nezdinde kötüleşen itibarlarını toparlamak vaadiyle Siyonistler’e bardağın dolu kısmını gösteriyor. 

Dün itibariyle Hamas ve İsrail esir takasında bulunarak anlaşmanın bir maddesini daha yerine getirdiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ABD Başkanı Trump’ın ve birçok ülke liderinin yer aldığı Mısır’daki liderler zirvesinde ise nelerin konuşulduğu bu yazının yazıldığı saatlerde henüz belli değildi. Fakat gerçek şu ki soykırımcı sicili artık herkesin malumun haline gelen İsrail küresel nefretin merkezine yerleşerek dünyadaki birçok devletinin iki devletli çözümde hemfikir olmasına neden oldu. 193 üyeli BM’de Filistin’i tanıyan ülke sayısı 157’ye çıktı. Uluslararası Adalet Divanı’ndaki soykırım davası da bu gelişmelerden bağımsız olarak devam ediyor ve nihayetinde bir karara bağlanacak.  Muhakkak ki hiçbir anlaşma Siyonistlerin son verdiği 67 bin hayatı geri getirmeyecek. Gazzeli çocukların kan revan içindeki ağlayışlarını unutturmayacak. Gazze halkının büyük bir soykırıma tabi tutulduğu gerçeğini değiştirmeyecek. Fakat soykırım suçunu işleyenlerin uluslararası mahkemelerde yargılanması, hak ettikleri cezaları bulması ve en önemlisi başkenti Doğu Kudüs, sınırları 1967 sınırlarına dayalı bağımsız bir Filistin devletinin kurulması tüm bu kayıpların ve yaşanan acıların bir anlamının olmasını sağlayacak.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...