CHP'nin hukukla mücadelesi
Özgür Özel’e soğuk terler döktüren kurultay davasında, Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi davanın "konusuz kaldığı" gerekçesiyle reddine karar verince CHP’liler bu sonucu bir zafer çığlığına çevirdi. Oysa daha düne kadar bu davanın Kemal Kılıçdaroğlu’nu “yargı marifetiyle” koltuğa döndürme planı olduğunu söyleyip ortalığı ayağa kaldıran da aynı cenahtı. Mahkeme lehlerine hükmedince birden adaletin terazisi doğru tartmaya başladı.
Ne güzel!
Sınavdan düşük puan alınca “Hoca bana taktı” diye sorumluluk yüklenmekten kaçan, dersten geçerse “Çok çalışarak geçtim” diyerek kerameti kendinde bulan talebeler vardır. CHP’nin tavrı da bu çiğliğin ötesine geçemiyor.
Türkiye’de yargının bağımsızlığı, CHP’nin damak tadına uygun kararlarla mı ölçülecek? Kendi aleyhine çıkan kararları “sarayın sopası” ilan eden CHP, kendi lehine çıkan hükmü “Biz kazandık” nakaratıyla mı kutsayacak?
Oysa kurultay davası da, yolsuzluk soruşturmaları da dışarıdan değil, CHP'nin içinden patlayan bombalardır. Nitekim emniyet bazen spontane gelişen olayların izini sürer, bazen de içerden gelen tanıklıklarla harekete geçer. CHP’yi mahkeme koridorlarına sürükleyen hadiseler zinciri bu ikinci gruba dahildir. Kurultay davasını açan Lütfü Savaş CHP’li değil mi? CHP’li belediye başkanlarının yolsuzluk dosyasını ortaya atanlar kim? CHP’li başkanların özel kalem müdürleri, danışmanları, yakın çevreleri neden adli makamlara başvurup “burada kirli işler dönüyor” diyor?
Özgür Özel bu gerçeklerle yüzleştiğinde sinir sistemine hâkim olamıyor. “İtirafı yapan CHP’li, yargılanan CHP’li” denildiğinde küplere biniyor. “Şerefim, namusum, onurum, kitabım, Allah'ım, çoluğum, çocuğum üzerine yemin ediyorum Ekrem İmamoğlu denilen arkadaş ve şürekası parayla dizayn ettiler İstanbul Kongresi'ni. Çıksınlar çoluğunun çocuğunun üzerine yemin etsinler benim gibi ” diyen Reşat Şahin Öztürk CHP delegesi değil mi?
Suçla irtibatlı kişilerin CHP’li, MHP’li veya AK Partili olması adaletin hükmünden sıyrılabilecekleri anlamına gelmez. O yüzden sorumlu siyasetçilerin Türkiye’nin belkemiği olan kurumların itibarını gölgeleyecek açıklamalardan imtina etmeleri gereklidir. Özgür Özel CHP’si illegal faaliyetlerle itham edilen yoldaşlarını "Aklan da gel" demek yerine “yargı partimize darbe yapıyor” refleksiyle kalkan yaparak koruma altına almışlardır. Oysa bir siyasi partinin hükm-i şahsiyetini muhafaza edebilmesinin yolu, illegalitenin her türlüsüyle arasına kalın bir duvar örebilmesidir. Özgür Özel ve siyasi kadrosunun yaptığı kurumsal kimliği korumak değil, tam tersine dinamitlemektir. Bir taraftan suçun ve suçlunun yanında dimdik durarak CHP’nin imajını zedeleyen Özgür Özel bir taraftan Türkiye’yi Avrupa ülkelerine jurnallemek için yollara revan oluyor. CHP’nin şu kritik gününde bile İsviçre Sosyal Demokrat Partisi’nin kongresine konuşmacı olarak gidiyor. CHP’nin ihtiyacı uluslararası müttefiklerle komprador ilişkiler değil, iç temizliktir. Yoksa kurultaylar, mahkemeler kazanılır ama partiler kaybedilir.