İhtiyatlı iyimserlikle geçilen eşikler

YAYINLAMA:
İhtiyatlı iyimserlikle geçilen eşikler

PKK’nın silah bırakma ve fesih kararı, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat bildirisinde yer alan şu ifadelerle 47 yıllık bir dönemin kapanış manifestosuna dönüşmüştü:

“Ülkede kimlik inkârının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nın anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.” 

“Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.”

PKK’nın kurucusunun, kendi kurduğu terör örgütünün ontolojik koşullarının artık yokluğuna işaret ettiği bu bitiş manifestosu, sürecin ruhundan uzaklaştırılmasını önleyecek bir nirengi noktasıydı. Yarım asrı bulan terör illetini nihayete erdirip içinden nur topu gibi bir “toplumsal birlik” çıkaracak olan Terörsüz Türkiye sürecinin, kendine özgü doğum sancılarını barındırabileceğini en iyi bilen isim MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, bu sancılı geçişi sükûnetle yürütebilmenin mottosunu “ihtiyatlı iyimserlik” olarak tanımlamıştı. Nitekim yelkenleri suya indiren hayalperest duygularla ya da dereyi görmeden paçaları sıvayan histerik tepkilerle sulandırılmayan Terörsüz Türkiye sürecinin ayakta durabileceği temel psikoloji de buydu.

Ankara–İmralı hattında olgunlaşan sürecin gelişim evrelerini düzeyli bir iletişim diliyle tercüme edebilen Sırrı Süreyya Önder gibi bir siyasi öznenin vakitsiz kaybı, zihinlere kimi kuşku tohumlarını ekse de ihtiyatlı iyimserlik bu eşikte de yol gösterici oldu.

27 Şubat manifestosundan sapma olarak yorumlanabilecek bazı eğilimler olmadı mı? Elbette oldu. Diyarbakır’daki yürüyüş “Terörsüz Türkiye” sürecinin ruhuna aykırı bazı eylem ve söylemleri içeriyor, DEM’li yetkililerin kimi söylemleri de sınır ihlallerine yorulabilecek manalara çekilebiliyordu. En kötüsü de Terörsüz Türkiye sürecinin selametine gölge düşmesini dört gözle bekleyen çevreler sürecin eski fay hatlarından yeni kırılmaları tetiklemesini arzuluyordu. Oysa Anayasa’nın ilk dört maddesi ve 66’ncı maddesi gibi kurucu niteliklerin çelikten bir iradeyle korunduğu bu sürecin kaybedeninin, sadece bu sürecin sekteye uğramasını vehmedenlerin yaşayacağı bir kayıp olacağı da belliydi.

Hem MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin sürecin ruhundan sapma belirtileri hissettiğinde “27 Şubat İmralı açıklaması dışında hiçbir sözün hükmü yoktur” ifadesiyle terörsüz bir geleceğe varış güzergâhının sınırlarını çizen net ikazlarda bulunması hem de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın süreci siyasi olgunlukla takip eden bir devlet reisliği sergilemesi yol kazası sayılabilecek tartışmaların büyümeden sükûnete bağlanmasında etkili oldu.

Terörsüz Türkiye noktalandı mı? Hayır, doludizgin yolculuğunu sürdürüyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024 tarihinde meşalesini yaktığı Terörsüz Türkiye sürecinde 26 Ekim günü bir barikat daha küle döndü. 11 Temmuz’da sembolik bir silah yakma merasimiyle silahlara veda mesajını veren PKK terör örgütü, bu adımı ileri taşıyarak tüm unsurlarıyla Türkiye’den çekildiğini açıkladı. Yani gelecek nesillere barışık bir toplumsal miras bırakmayı hedefleyen mukaddes yolculukta kritik bir eşik daha geçildi. İhtiyatlı iyimserlik ise sürece refakat etmeyi sürdürüyor.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...