Atatürk düşmanlığı üzerinden imtiyaz bekleyenler

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Atatürk düşmanlığı üzerinden imtiyaz bekleyenler

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, 10 Kasım dolayısıyla MHP’nin grup toplantısında Atatürk hakkında şu dikkat çekici ifadeleri kullanmıştı:

“Vefatının üzerinden 87 yıl geçmiş olmasına rağmen haksız ve hayâsız saldırılara ısrarla maruz kalan, yalan ve yanlış iddiaların boy hedefi yapılan Gazi Mustafa Kemal Atatürk şayet hiç olmasaydı, acaba hangi müstevli bayraklar semalarımızda dalgalanır, ezan yerine kulaklarımız neyi duyardı? Merhum Sezai Karakoç’un şu sözü meseleyi omurgasından yakalayacak kırattadır: ‘Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın.’ Atatürk yok sayıldıkça çoğalacak, saldırıya uğradıkça millî gönüllerde çağlayacaktır.”

Bu konuşmanın hemen ardından, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin 87. yıl dönümü münasebetiyle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nda düzenlenen anma töreninde şunları ifade etmişti:

“Sosyal medyanın köpürttüğü, toplumsal gerilimden beslenen siyasetçilerin de büyüttüğü bu cepheleşmenin en büyük mağduru ise bizatihi Gazi Mustafa Kemal olmakta; Atatürk'ün hatırası ve eserleri olmaktadır. Burada şu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizmek durumundayım: Medya, sosyal medya ve siyasette 'Atatürk maskesi' takarak bu millete ve milletin değerlerine düşmanlık edenlere nasıl karşıysak; İstiklal Harbimizi zafere ulaştırarak milletimizin önünde yeni bir yol açan Gazi Mustafa Kemal'e yönelik hakaretamiz ifadelere de aynı şekilde karşıyız.”

Bu iki konuşma, Cumhur İttifakı’nın Atatürk konusunda ortak ve net bir duruşa sahip olduğunu açıkça göstermektedir.

Ne var ki kendini AK Partili gösteren bazı kişiler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk’e ilişkin sözlerinden rahatsız oldular. Oysa Sayın Erdoğan, makamına yakışan, olgun ve makul cümleler kurmuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Gazi Mustafa Kemal'e yönelik hakaretamiz ifadelere de aynı şekilde karşıyız” ifadesine bile karşı çıkmak; aslında Atatürk’e edilen hakaretleri kabul etmek ve “bizim hakaretlerimize de ceza gelmesin” demek anlamına gelir. Dahası, Sayın Erdoğan’a yöneltilen eleştiriler, onun Atatürk’e sahip çıkmasını bile hedef almıştır. Oysa Sayın Erdoğan, “Medya, sosyal medya ve siyasette ‘Atatürk maskesi’ takarak bu millete ve milletin değerlerine düşmanlık edenlere nasıl karşıysak…” sözleriyle ölçülü bir duruş sergilemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanından, Cumhuriyet’in kurucu önderi Atatürk hakkında ne söylemesini bekliyorlar acaba?

Ben bu sözleri referans alarak geçtiğimiz hafta “Atatürk düşmanlarına yüz vermeyin artık!” başlıklı bir başyazı kaleme aldım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk’e saygılı duruşu, Atatürk düşmanlarını adeta çileden çıkarmıştı. 

Yazıma yönelik tepkiler ise tam bir öfke patlamasıydı: Ne Kemalist olmadığımız kaldı, ne dinsiz, ne MHP’ye yakışmaz halimiz… 

Sahte Atatürkçülere ve İslam düşmanlarına defalarca yazı yazmış olmama rağmen çirkef ithamlar yöneltildi. Gazze’deki Müslümanlara sahip çıkan, Siyonistlere en ağır ve en fazla yazı yazan yazar olmamıza rağmen bu iftiralar geldi. Türk milliyetçiliği ve Atatürk sevgisi uğruna gördüğümüz bu iftira ve çirkefliklerin hiçbir hükmü yoktur. Bu yoldan dönecek halimiz yoktur.

12 yıl önce, AK Parti ile kanlı-bıçaklı olduğumuz günlere ait yazıları paylaşarak, “Bunları yazmışsın, bunları söylemişsin” şeklinde fitne körükleyenler harekete geçmişti. Şimdinin birlikteliğini güçlendirme değil de, geçmişin ayrılığını derinleştirme arayışı vardı. O günlere gidilse herkesin herkese diyecek çok sözü olur. Bütün bunlar sadece şunları söylediğimiz için yaşandı: Atatürk’e hakaret etmeyin. İftira atmayın. Saygılı olun.

Sanki bir sistem düğmesine basılmış gibiydi; troller adeta Cumhur İttifakı’na öfke kusmak için harekete geçti. Ben bu süreçte, bir tarafta kendini İslamcı, diğer tarafta Atatürkçü olarak gösteren FETÖ provokasyonlarının etkin olduğuna inanıyorum. Her iki taraf da farklı kimliklerle sürekli tahrik ve provokasyon peşindeydi; bunu bizzat gözlemledim.

Bir insan, 87 yıl önce aramızdan ayrılan Atatürk’e hakaret ediyor, ailesi üzerinden en aşağılık iftiraları atıyorsa; emin olun o kişi ya ruhsal sorunlu ya da yabancı istihbaratın figüranıdır. Bunun İslamcılık veya Osmanlıcılık düşüncesiyle ilgisi yoktur.

Atatürk’ün mirası CHP’yi de eleştirmek isteyenler ise bunu iftira atmadan, çirkefleşmeden ve ölçülü şekilde yapmalıdır. Mevcut CHP’nin Atatürk çizgisiyle ilgisi olmadığını ve Türkiye’de milli güvenlik açısından tehlike oluşturduğunu söylemek ise bir gerçektir. Atatürk’ü Özgür Özel’le eşitleyip saldırıları ona bağlamak ise akıl dışıdır.

Atatürk’e her aşağılık saldırı, Atatürk’ü istismar eden CHP ve uzantılarına yarar sağlamaktadır. Bu nedenle hem Atatürk düşmanlarına hem de Atatürk istismarcılarına karşı tavizsiz mücadele verilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vurgu yaptığı mücadele de tam olarak bunun içindir.

Kim rahatsız olursa olsun, bu vurgu doğru ve yerinde bir duruştur. 

“Bizim Atatürk’e hakaret ve iftiralarımızı engelliyorsunuz” diyenlerle, “Bizim Atatürk istismarımızı deşifre ediyorsunuz” noktasında duran herkes istedikleri kadar kudursun, çıldırsın… Bunlara karşı mücadelemiz her daim devam edecektir.

Bu ölçüyü bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yönetim biçimi olarak ortaya koymakta; yarınlarda da onun makamına oturan kim olursa olsun sürdürmelidir.

Türkiye’de Atatürk düşmanlığını bir meslek veya imtiyaz alanı olarak gören herkes, artık bu yolun yol olmadığını öğrenmelidir.

87 yıl önce aramızdan bedenen ayrılan Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve vatan toprağını bizlere emanet etmiştir. Onu koruyarak, her alanda güçlü kılarak, birlik ve kardeşlik içinde ortak yaşamı ülkü edinmeliyiz.

Ayrık otu kimse; ayrışma ve ötekileştirme yaratan kimse… Mücadelemiz onlara karşı olmalıdır. Kimse olayı çarpıtmasın ve kimse çirkefliğe tenezzül etmesin… Özümüz bu, sözümüz budur.



 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...