Işid'i kuran ve YPG'yi taşeron yapan aynı ABD!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Işid'i kuran ve YPG'yi taşeron yapan aynı ABD!

ABD’nin yönetim kademeleri, her daim “kötü insan” tarifine uyacak kişiler tarafından yönetilmektedir. Kuruluş felsefesi sanki bu temel üzerine kurulmuş gibidir. Vicdansız, merhametsiz, ölçüsüz, hadsiz ve insani değerlerden uzak olmak, yönetimde olmak için adeta ana şart hâline gelmiştir. ABD devlet olduğu günden beri dünyada yaşanan tüm gelişmelere bakıldığında, her kıtada bir kaos, ölüm, kan ve gözyaşı görmek mümkündür.
CIA, Pentagon ve Beyaz Saray arasındaki girift ilişkiler incelendiğinde; küresel kaosu derinleştiren, kitlesel ölümü adeta meşrulaştıran ve insanlığa ağır bedeller ödeten politikaların temelinde akıl dışı yaklaşımlar ile kötü niyetli stratejilerin bulunduğu açıkça görülmektedir. ABD’yi kötü insanlar yönetmeseydi, bu kadar masum insanın ölümü mümkün olabilir miydi?
ABD’nin eli nereye uzansa, nerede bir hesap yapsa, oranın akıbeti için “Allah korusun” demek kaçınılmaz hâle geliyor. Çünkü kötülüğün tohumu anında orada filizleniyor.
Bu tabloyu daha da çarpık hâle getiren ise ABD başkanlarının söylemlerine yansıyan dinî misyonerlik iddiası ve sapkın bir dünya tasavvurudur.
Nitekim yıllardır, farklı dönemlerde aynı tehlikeli retoriğin tekrarlandığına şahit oluyoruz:
• “Tanrı’dan bir görevle hareket ediyorum.”
• “Biz, Tanrı’nın huzurunda tepede bir şehir olacağız.”
• “Amerika, Tanrı’nın özgürlüğe verdiği bir hediyedir.”
• “ABD, Tanrı’nın özel himayesi altındadır.”
• “Tanrı, dünyayı yönetmemiz için ABD’yi görevlendirdi.”
• “Tanrı beni, Amerika’yı yeniden büyük yapmak için kurtardı.”
Bu ifadelerin tamamı, farklı dönemlerde görev yapmış ABD başkanlarına aittir.
İşte bu kutsal üstünlük vehmi, dünyanın asıl felaketidir. Eğer Tanrı gerçekten “siz yönetin” dediyse, milyonlarca masum insanı öldürün de mi dedi? Tanrı inancınız İncil’le şekilleniyorsa, “Adam öldürmeyeceksin” emrini hangi hakla yahut sapkınlıkla yok sayıyorsunuz? Bu soruyu ABD’ye soran yok!
Kızılderili katliamı, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, Körfez Savaşı, Afganistan ve Irak işgali, Suriye iç savaşı ve daha birçok irili ufaklı çatışma, savaş ve katliamda ABD’nin doğrudan ya da dolaylı rolü vardır.
Son ABD Başkanı Trump’ın davranışlarına, ahlakına ve insana verdiği değere bir bakın hele… Aklı başında bir adamın “yarım saat baksın” diye çocuğunu bile teslim etmeyeceği Trump, bugün dünyaya yön vermeye çalışıyor. Gazze’de ateşkesi sağlayan gibi görünse de bugüne kadar yaşanan İsrail katliamlarına onay veren de oydu. Yarınlarda, Gazze konusunda İsrail ile el ele verip ne yapacağı da belirsizdir.
Uğradığı suikasttan kurtuluşunu “Tanrı beni, Amerika’yı yeniden büyük yapmak için kurtardı.” şeklinde yorumlayan Trump, ikinci kez başkan olmasının ardından dünyanın her coğrafyasını tehdit ve şantajla karıştırmaya başladı. Emperyalizmin tüccarı gibi davranarak “sen toprak, sen petrol, sen para, sen yeraltı-yerüstü zenginliklerini vereceksin; sen bizden bunları satın alacaksın” diyerek hedef seçtiği ülkelere musallat oluyor.
ABD’nin yönetim felsefesi budur. Kim gelirse gelsin bu felsefe değişmemiştir. ABD’yi kim yönetirse yönetsin, iyi biri olsa bile kötü olmak ve öyle davranmak zorunda bırakılmaktadır. Obama geldiğinde “Müslüman Hüseyin seçildi” muamelesi yapmışlardı. Peki ABD politikalarında değişen bir şey oldu mu? Müslümanlar yine katliama uğramaya devam etti.
Mesela Trump, başkan olmadan önce terör örgütü IŞİD konusunda
• “IŞİD, Başkan Obama’yı onurlandırıyor. O, IŞİD’in kurucusudur. O, IŞİD’i kurdu. Ve ortak kurucu olarak Hillary Clinton’ı söylerim.”
şeklinde konuşmuş; daha sonra bir röportajda da
• “Hayır, mecazî değil, tam olarak IŞİD’in kurucusu olduğunu kastettim.” demişti.
Fakat ilk göreve geldiği günden beri o da hayali IŞİD üzerinden ABD’nin PKK/YPG ilişkisini meşrulaştırmaya çalışıyor. Yani ABD’nin kurdurduğu IŞİD üzerinden, yine ABD’nin taşeron kullandığı terör örgütü PKK/YPG’yi güçlendirmeye çalışıyor.
Karakteri kötü insanların yönettiği ABD, yine kötü insanların yönettiği İsrail’e Ortadoğu’da alan açmak ve onu korumak için bir devlet politikası olarak hayali IŞİD üzerinden konum belirliyor. Suriye bunun için ABD adına bir pazar alanı gibidir.
Mesela Suriye’de Esad’ın devrilmesinden sonra gelişmeler karşısında zaman kazanmak ve Türkiye’yi oyalamak isteyen ABD ilk başlarda Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın ağzından “SDG’ye bağımsız bir devlet kurma borcumuz yok. SDG dediğimiz YPG’dir. YPG, PKK’nın bir türevidir. Suriye federal sistemle yaşayamaz.” dedirtmişti. Yine kötü insan olmanın dürtüleri harekete geçmiş ve başa dönerek aynı kişi bu sefer “PKK, Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanımlanmıştır. ABD de PKK’yı yabancı terör örgütü ilan etmiştir. Ancak artık PKK ile ilişkili olmayan başka bir örgüt var: SDG ve YPG. Bunlar DEAŞ’a karşı savaşta bizim müttefikimiz oldu. Kökenleri PKK’ya dayanıyordu ama artık farklılar.” demiştir. Trump “Obama IŞİD’i kurdu. Ve ortak kurucu olarak Hillary Clinton’ı söylerim.” demişti. ABD kendi kendine mi savaşıyor o halde?
ABD ve İsrail’in sürüngeni YPG (SDG) ise kendini sürekli IŞİD’e karşı mücadele eden bir konumda göstererek uluslararası arenada pazarlamaya çalışmakta ve Suriye Devlet Başkanı Ahmet Şara’yı da bu günlerde sık sık IŞİD’e destek vermekle suçlayarak ABD’nin kendilerine verdiği misyonu güncel tutmaya uğraşmaktadır.
Hep bunlar, ABD’nin kötü karakterli insanlar tarafından yönetilmesinin eseridir. Terör örgütü IŞİD’i kurdurup terör örgütü YPG’yi (SDG) onun üzerinden taşeron olarak kullanmak, bir kötülük değil de nedir? Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden, ABD ve İsrail’in hedefleri için onların sürüngenliğini yapan YPG (SDG), eğer Suriye devletiyle yapılan anlaşmaya uymazsa, Suriye ve Türkiye tarafından bu sürüngenliğinin bedeli ödettirilmelidir.
“Terörsüz Türkiye” odaklı sürecin hedeflerinden biri, tüm bölgede olduğu gibi Suriye’de de PKK’nın silah bırakması ve feshedilmesidir. Türkiye ve Suriye bu konuda kararlıdır; terör örgütü YPG ise kendi adına sadece uzatmaları oynamaktadır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...