“Terörsüz” Türkiye hedefini anlamak ve ikiyüzlüler

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
“Terörsüz” Türkiye hedefini anlamak ve ikiyüzlüler

“Terörsüz Türkiye” sürecine yönelik olarak samimi ve sağduyulu her Türk vatandaşının çeşitli kaygılar ve endişeler ifade etmesi son derece doğaldır. Zira geçmişte yaşananlar ve bu alanda edinilen acı tecrübeler hâlâ hafızalardadır. Karşımızda, bölgede ABD ve İsrail tarafından taşeron olarak kullandığı bir terör örgütü bulunuyor. “Terörsüz Türkiye” hedefi de zaten işte bu taşeronluk düzenini sonlandırmayı amaçlamaktadır.

ABD ve İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılara başladığı tarihten bu yana yaşanan gelişmelere bakıldığında, İran, Yemen, Katar, Suriye, Lübnan ve Tunus gibi pek çok ülkenin sistemli biçimde hedef alındığı ortadadır. Son olarak İsrail’deki bazı stratejik kuruluşlar ve medya organlarının “Sıradaki hedef Türkiye ve KKTC” yönündeki hadsiz açıklamaları da bu bağlamda öne çıkmıştır.

ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da kanlı kaos yarattığı bu süreçte, terör örgütü PKK’nın elebaşlarından Duran Kalkan’ın şu sözleri de ayrıca dikkat çekmiştir: “Tabii ki dananın kuyruğu Kıbrıs'ta kopacak. Bu savaşın merkezi Türkiye'dir. İçinde yer aldığı sisteme en karşı konumda olan, sistemle en çok çelişen, 3. dünya savaşının bir tarafı olan Türkiye'dir. Sıra Kıbrıs’a gelecek, Türkiye sınırına gelecek ve savaş Türkiye’de yoğunlaşacak.” 

Bu ifadeler, aynı zamanda ABD ve İsrail’e birçok açıdan taşeronluk sinyali göndermekteydi. Dolayısıyla bazı aklıevvellerin yaptığı gibi, sanki bir sabah “Hadi bugün de ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini başlatalım” denilerek alınmış keyfî bir karar ya da rastgele başlatılmış bir süreçten söz etmek mümkün değildir. Sebebi ve temeli vardır.

“Terörsüz Türkiye” hedefi, hem ülkemizi hem de bölgemizi ABD ve İsrail’in kanlı planlarından uzaklaştırmayı ana odak olarak belirlemiştir. Bu çerçevede, terör örgütünün kurucu aktörleri ve uzantılarına yönelik çağrılar yapılarak sürecin muhataplarıyla doğrudan iletişim kurulmuştur.

Bu çağrıların ardından, terör örgütü PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan ilk kez, örgütün tarihindeki en kapsamlı değerlendirmelerden birini yapmış ve şu kararı almıştır.

“PKK’nın anlam yoksunluğu ve aşırı tekrarı, ömrünü tamamlamasına ve feshini gerekli kılmasına yol açmıştır. Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültürel çözümler tarihsel toplum sosyolojisine yanıt verememektedir. Bu koşullarda silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihî sorumluluğunu üstleniyorum. Devlet ve toplumla bütünleşme adına kongrenizi toplayın, karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

ABD ve İsrail’in, PKK’yı Türkiye’ye karşı terör düzeneği olarak kullanmaya çalıştığı bir dönemde, terör örgütün kurucusu konumundaki Abdullah Öcalan’a yaptırılan bu açıklama, stratejik açıdan dikkatle okunması gereken bir adımdır. Çünkü PKK’nın tarihinde ilk defa böyle bir açıklama yapılmıştır.

Bazı ahmakların “Bölücü terör örgütü PKK’nın kurucu önderi” şeklindeki seslenişler üzerinden “Bu ülkenin tek kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’tür” diyerek tartışmayı başka yere çekme çabaları ise meseleyi bilinçli biçimde çarpıtmaktır. Burada söz konusu olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu değil; terör örgütünün kendi iç yapılanmasıdır. Ahmakların eşitlemesine bakar mısınız?

Kandil’in, DEM’in ve YPG’nin yıllardır “Bizim kurucu önderimiz Apo’dur” şeklindeki ifadeleri ortadayken, Öcalan’ın örgütün feshi ve silah bırakma yönündeki açıklamalarının bu yapılarla yüzleştirilmesi, aslında bağlılıklarının test edilmesi anlamına gelir. Bu durum, terör örgütünün kendi iç bütünlüğü ve dış bağlantıları açısından da önemli bir kırılma noktasıdır.

Dediğim gibi; bu sürece dair endişesi, kaygısı veya soru işaretleri olan her samimi ve sağduyulu Türk vatandaşının bunları dile getirmesi son derece doğaldır. 

Ama dün;
PKK’nın siyasi uzantısıyla defalarca ittifak yapan ve onu açıktan destekleyenler,
Sınır ötesi terörle mücadele operasyonlarına karşı çıkanlar,
PKK’nın siyasi koluyla masa kurup Anayasa taslakları hazırlayanlar,
PKK’nın yayın organlarının kapatılmasına karşı olup “basın özgürlüğü” kılıfı altında onları savunanlar,
Terör örgütü YPG’nin Suriye’de sözde bir devlet kurmasını isteyenler,
PKK’ya yardım ve yataklık yapanların tutuklanmasına itiraz edenler…

Bugün çıkıp da süreci sorguluyormuş gibi yapmasın.

Kimler mi?

Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ, Yavuz Ağıralioğlu, Pakize Akbaba, Orkun Özeller, Ayyüce Taş, Ahmet Kutalmış, Azmi Karamahmutoğlu, Ahmet Yavuz, Türker Ertürk, Aytun Çıray, Tanju Özcan gibi isimlerin tamamı; CHP–HDP–İP eksenindeki ittifaklarda yan yana durmuş, yaşananlara ya sessiz kalmış ya da açıktan destek vermiş kişilerdi.

Bugün bu şahısların ve benzerlerinin “Terörsüz Türkiye” sürecine karşı çıkması, değil ikiyüzlülük, düpedüz siyasi bir sahtekârlıktır.
Eğer kendilerine teröre devam eden bir PKK ve teröre lojistik sağlayan bir DEM lazımsa, lafı dolandırmayı bıraksınlar; açık ve dürüst konuşsunlar.

Zira dün;
PKK’nın siyasi uzantısıyla ittifakı duyulduğunda “Belediyeleri alacağız, Cumhurbaşkanlığını kazanacağız, bakanlıklar dağıtılacak” diye ağzının suyu akanlar, bu pazarlıklardan karşısında mutluluktan ağızları kulaklarına varanlar, Bugün kalkıp “Terörsüz Türkiye” süreci hakkında ahkam kesemezler…

Hele bir Ümit Özdağ var ki tam evlere şenlik…

“Terörsüz Türkiye” sürecinin ortalarındayken, cezaevinden yaptığı şu açıklamaları hatırlayalım:

5 Mart 2025:
“Öcalan’dan ikinci bir açıklama almak çok mu zor?”

6 Mart 2025:
“Bu konunun hızla açıklığa kavuşmasının tek yolu, Öcalan’ın ikinci bir açıklama yaparak YPG ve PJAK’a silah bırakma çağrısında bulunmasıdır. Bu çağrıyı reddederlerse süreç durdurulmalıdır.”

Şimdi aynı Ümit Özdağ çıkmış, süreci hedef alıyor.

Peki ne oldu?
Bu açıklamaları nedeniyle ABD mi rahatsız oldu, yoksa İsrail’in hoşuna gitmedi de pozisyon değiştirdi?
Yoksa şimdi çıkıp “Cezaevinde korkudan bu açıklamaları yaptım” diye mi kendini savunacaktır?

Kimin adına, neyin telaşıyla bir anda geri vitese taktıysa, artık onu da milletin ferasetine bırakıyoruz.

Terör örgütünün kurucusu olan Öcalan, kendi kurduğu yapıya feshetme ve silah bırakma çağrısı yaptıysa; bundan rahatsız olmak yerine güçlendirmek gerekmez mi? Keşke önce kendi sözlerinin hesabını verse Ümit Özdağ…

Hani şu meşhur itirafını hatırlayalım:
“Mossadçılarla görüşmüş olabilirim, tabii görüştüm. Toplantılara geliyorlardı. Mesela Mossad istihbarat başkanı tuğgeneral geldi, brifing verdi, dinledik.”

Madem böyle görüşmeler yapıldığını kendisi söylüyor, o zaman buyursun; görüştüğünü söylediği o Mossad yetkililerine rica etsin de PKK’yı taşeron ve kara gücü olarak kullanmaya çalışan İsrail’e “Bu işleri bırakın” mesajı versin.

Gerçi…
Türkiye sözde Filstin’den fazla Filistinci, Hamas’tan fazla Hamasçı olmayacak. 1990 yıllarından başındaki olduğu gibi İsrail- Türk ilişkilerinin gelişmesi inancındayız” diyen birinin nerede durduğunu anlamak için fazla zeka da gerekmiyor.

Bölgesel kanlı gelişmeler ortada iken Ümit Özdağ zekasının ürettiği “Peki, 1984'ten 2024'e kadar siz de karşı çıkmadınız mı? 40 sene aklınız yetmiyor muydu?” sorusu olmaktadır. ABD-İsrail aynı anda bu kadar ülkeye ne zaman saldırdı?

Türkiye’de “Terörsüz Türkiye” sürecine karşı çıkan isimlere baktığınızda, şaşırtıcı bir tabloyla karşılaşmıyorsunuz: Neredeyse tamamı, geçmişte defalarca PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak kurmuş, işbirliği yapmış modeller…

Bu nedenle, sürece dair samimi ve sağduyulu çekincelerini dile getiren vatandaşlarımızın, haklı eleştirilerini ifade ederken bu kesimlerle yan yana görünmemeye özen göstermeleri gerekir. Çünkü onların amacı başka, milletin endişesi ise bambaşkadır.

Terör örgütü kurucusu Öcalan’ın “Terör örgütü PKK’yı feshettim, silahları bırakıyoruz” demesi Türkiye’ye hiçbir şey kaybettirmez.
Tam tersine, terörün bitmesi ihtimali ülkenin lehinedir.

Türkiye için asıl tehlike; işine geldiğinde PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak kuranların bugün “Terörsüz Türkiye” sürecine öfke ve nefret kusmasıdır.

Bir düşünün…
Terörle mücadelede en küçük adıma bile karşı çıkanların, şimdi barış ve silahsızlanma ihtimaline bu kadar hiddetle saldırması size normal geliyor mu?

Bu çelişkiyi sorguladığınızda, asıl sorunun nerede olduğu daha net ortaya çıkar.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...