Somali'yi tarif eden zihniyete bak!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Somali'yi tarif eden zihniyete bak!

Geçtiğimiz ay ABD’nin yönetim tarzını ve yöneticilerini bir yazımda şöyle tarif etmiştim: ABD’nin yönetim kademeleri, her daim “kötü insan” tanımına tam anlamıyla uyan kişiler tarafından doldurulmaktadır. Sanki ülkenin kuruluş felsefesi bu temel üzerine inşa edilmiş gibidir. Vicdansız, merhametsiz, ölçüsüz, hadsiz ve insani değerlerden yoksun olmak, yönetimde yükselmek için adeta vazgeçilmez bir şart hâline gelmiştir. ABD’nin devlet olarak kurulduğu günden bugüne, dünyada yaşanan gelişmelere baktığımızda her kıtada kaos, ölüm, kan ve gözyaşı izlerine rastlamak mümkündür. CIA, Pentagon ve Beyaz Saray arasındaki karmaşık ve girift ilişkiler incelendiğinde; küresel kaosu derinleştiren, kitlesel ölümleri adeta meşrulaştıran ve insanlığa ağır bedeller ödeten politikaların temelinde akıl dışı yaklaşımlar ile kötü niyetli stratejilerin yattığı açıkça görülmektedir. ABD’yi gerçekten kötü insanlar yönetmeseydi, bu kadar masum insanın ölmesi mümkün olabilir miydi?

***

Geçtiğimiz günlerde Trump, bir kez daha bizi “ABD’yi yöneten kötü insanlar” tespitinde haklı çıkaran bir açıklama yaptı.

Trump’ın Somali’yi tarif ederken kullandığı şu aşağılayıcı ve ırkçı dile bakar mısınız: “Neden Somali gibi felaket yerlerden, pis, kirli, iğrenç, suç dolu ülkelerden insan alıyoruz? Tek iyi oldukları şey gemilere saldırmak.”

Dünyada milyonlarca insanı “Demokrasi, insan hakları, özgürlük” maskeli savaşlarla öldürmüş bir ülkenin başkanı “Gemilere saldırmak” üzerinden ahkam kesebiliyor.

 

Somali’yi “felaket, pis, kirli, iğrenç” olarak tarif eden Trump aylarca kendi ağzıyla “Nobel Barış Ödülünü bana verin” diye yalvarmış birisidir.

Biliyorsunuz, Nobel Barış Ödülü, İsveçli mucit ve iş insanı Alfred Nobel’in 1895’te yazdığı vasiyetname uyarınca verilen prestijli bir ödüldür. Vasiyetteki kriterlere göre ödül, “uluslar arasında kardeşlik duygusunun yaygınlaştırılması, daimi orduların kaldırılması ya da azaltılması ve barış kongrelerinin düzenlenmesi ya da teşvik edilmesi” için en çok çaba gösteren kişiye veya kuruma verilir.

Nobel Barış Ödülü’nü hak ettiğini iddia eden ve bu yönde açık beklentilerini dile getiren Trump’ın, Somali’yi ve Somalilileri hedef alan aşağılayıcı, ırkçı ifadeleri (“felaket olmuş yerler, pis, kirli, iğrenç, suç dolu” ve “yapabildikleri tek şey gemilere saldırmak” gibi) bu ödülün önünden geçmeyi dahi hak etmediğini göstermiyor mu?

Somali’yle mi sınırlı kaldı?
Hayır, özellikle ikinci kez ABD Başkanı seçildikten sonra dünyanın dört bir yanına bulaştı; tehdit ve aşağılama dolu bir dil kullanarak bunu defalarca gösterdi. ABD için dünyada bir “biz” ve “ötekiler” ayrımı var; kendi içinde de aynı şekilde “biz” ve “ötekiler”
Kısacası, kötülük içinde kötülük diyebiliriz. Kötülük o derece de ruhlarına işlemiştir.

ABD’nin yönetim çarkı, dünyanın herhangi bir yerinde kötülük yapmadığı bir günü kesinlikle zarar hanesine yazar.
Bu görev şimdi Trump’a verildi; o, kendinden öncekiler gibi bu çarkı döndürüyor. Kendinden sonra da “kötülük ruhlu” kişiler döndürmeye devam edecek. ABD’nin başına gerçekten “insan olma” özelliklerine sahip biri gelirse, emin olun bu, düzenin sonu olur. O da zaten ABD’nin kıyameti olur.

Somali’yi “felaket, pis, kirli, iğrenç” diye nitelendiren bir ABD zihniyeti, insana verdiği değeri işte bu şekilde ortaya koyuyor. Bu zihniyetteki ABD için, yarın Somali’nin hâlâ büyük ölçüde el değmemiş uranyum, demir, kalay, bakır, jips, boksit, petrol ve doğal gaz yataklarına sahip olduğu ortaya çıksa, o kaynaklara el koymak uğruna her Somali’yi topluca öldürmekten hiç çekinmez.

Takım elbiseli ve kravatlı “modern katil” kılığında on binlerce masum Gazzeliyi öldüren Netanyahu’yu “İyi bir adam, mücadele ediyor, o bir savaş kahramanı; birlikte çalıştık” diye öven Trump; Somali halkının kılık kıyafetinden, görünüşünden değer yargısı çıkarıp “yapabildikleri tek şey gemilere saldırmak” diyerek aşağılayan aynı Trump, ikiyüzlülüğün kitabını yazıyor.

ABD, yıllardır her alanda insanlık düşmanı bir devlet olduğunu defalarca ispatlamıştır. Ahlaken ve ekonomik olarak içten içe çürüyen bu sistem, daha ne kadar ayakta kalabilir, bilinmez. Kendi içindeki isyanlar bile bir kırılma anının yaklaştığını işaret ediyor.

Ancak bu kötülük çarkı er ya da geç kırılacak. 

Bu devran böyle sürmez. 

“Kötülük eden, elbette kötülük bulur” sözü bir gün mutlaka gerçekleşecek.

Somali’yi “felaket, pis, kirli, iğrenç” diye nitelendirenlerin kendilerini tanıyamaması ise ayrı bir psikolojik vaka.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...