Deprem bahane, vurgun şahane
Türkiye’de siyasetçinin performans galerisinde “yol, su, elektrik” üçlemesi aranırdı. En azından CHP yerel siyasette mevziler elde edinceye kadar tablo buydu. Oklarından birisi “halkçılık” olan bir parti günün birinde belediyeleri elde edince, onun beceriksiz ellerine geçen yerel yönetimlerde bir hizmetsizlik devri başladı. Yol yapan belediyeler gitti, yolsuzluk yapan belediyeler geldi. CHP belediyeciliği belki yeni yollar açmadı ama büyük skandalların önünü açtı. Belediyeler, yolsuzluk, rüşvet ve irtikâp gibi suçların sergilendiği günah galerisine dönüştü. Büyükşehirlerin ahalisi bu performans çöküşünü iliklerine kadar hissettiler. İBB’nin başına geçirilen Ekrem İmamoğlu Yeşilçam’ın “Turist Ömer”i gibi yurt içi ve yurt dışı gezileriyle günlerini doldurdu. İstanbul sel sularıyla boğuşurken İmamoğlu Bodrum’da yeşil ve mavi suların keyfini sürüyordu. Gelen eleştirileri “Tatil bana çok yakışıyor, insanlar buna alışacak” şımarıklığıyla karşılıyordu. Onun döneminde İstanbul Boğaz’ının serin sularında müsilaj kirlilikleri oluştu. Biyolojik arıtma tesisi yapmak yerine “temel atmama töreni” düzenleyerek hükümetin temel atma törenleriyle alay etmesi ise güldürmeyen bir espri olarak kayıtlara geçti. En sonunda bu vurdumduymazlığın altından 4 bin sayfalık iddianameye konu olan hırsızlık iddiaları çıktı.
Ayrı bir şehir ruhu bulunan Başkent Ankara da bu yönetim biçiminin kurbanı oldu. Yolları kilit, sular kesik, hizmeti eksik bir fotoğraf karesine hapsoldu. Bir santimetre metro yapmayan Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kaynakları; konserleri, eğlence organizasyonlarını ve henüz tespit edilemeyen cepleri şişirdi. Mansur Yavaş’ın ekibi Ankara’yı dumura uğratan bu başarısızlıklar için “Depremden sonra yüz binlerce insan geldi, şehir bu yükü kaldıramadı” şeklindeki gerekçelerin arkasına saklanıyorlar. Oysa aynı dönemde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı deprem illerinde konut teslimleriyle yüzleri güldürmeye devam ediyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum 27 Aralık günü Hatay’da 455 bininci deprem konutunun anahtar teslimini gerçekleştiriyor. Hükümetin sadece bir bakanlığı depremde yıkılan 11 şehri ayağa kaldırırken bakanlıklardan daha büyük bütçelere sahip CHP’li belediyeler “Deprem oldu, hizmetlerimiz aksadı” gerekçelerinin ardına saklanıyor.
CHP’nin deprem günlerindeki performansı elbette unutulmadı. Yıkıntılar arasında yaşam umudu arayan kurtarma görevlilerini bile linç menüsüne ekleyen bu insanüstü partizanlık, enkaz üzerinde “bize buradan yüzde kaç oy çıkar” matematiği yürütüyordu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura sarkınca CHP’li belediyeler “yanlış adaya oy veren” depremzedeleri misafirhanelerden dışarı atıyordu.
Siyasetin depremi 2019 ve 2024’te birçok belediyenin CHP’ye teslim edilmesidir. En temel hizmetlere dair beklentiler bile lüks talepler haline gelmiştir. Eskiden CHP’liler bu temel hizmetleri “halkın kaynaklarını halka parayla satmak” diyerek küçümserlerdi. Onların devrinde kaynaklar halkın olmaktan çıkıp halk partisine ait oldu. En temel hizmetler ise buhar olup uçtu.