Üç şehit…
Sadece bir dakikalığına siyasi parti genel başkanı olduğunuzu düşünün.
Türkiye’nin herhangi bir şehrinde DEAŞ’lı teröristlere yönelik bir operasyon başlatıldığı duyumunu alır almaz, sosyal medya hesabınızın başına koşar mısınız?
Hadi koştunuz diyelim…
“Yalova’da 6 saattir devam ve sokak aralarına sıçradığı için bölgedeki 5 okulun bugün tatil olmasına neden olan İŞİD terör örgütü ile çatışma Suriye politikasının bir sonucudur. İŞİD Türkiye’de bu süreçte örgütlendi. Türkiye eyaleti programını yürürlüğe koydu. Şimdi Ankara’da aylardır İŞİD bomba/suikast timi aranıyor, bulunamıyor ve vatandaşlar yılbaşı öncesinde AVM’lere gitmemesi için ‘sızdırılan’ resmi evraklar ile uyarılıyor. Yalova’da Bursa’dan gelen takviye PÖH unsurlarına rağmen çalışmalar saatlerdir devam ediyor” şeklinde paylaşım yapar mısınız?
***
Yapılan paylaşımın noktasına, virgülüne ve hatta içerdiği yazım hatalarına dahi dokunmadan aktardım ki mesele net anlaşılsın.
Şimdi buyurun, dürüstçe cevaplayın.
Devam eden bir terör operasyonuyla ilgili henüz teyide muhtaç bilgileri, “sızdırılmış evrak” imalarıyla, “bomba” ve “suikast timi” söylentileriyle dolaşıma sokar mısınız?
Üstelik yılbaşı arifesinde, AVM’lerden uzak durulması gerektiğini öne sürerek panik üretir misiniz?
***
Hadi diyelim yaptınız.
Adını bir anlık öfke, bir anlık dikkatsizlik, bir anlık siyasi körlük…
Ne isterseniz öyle koyun.
Peki, bu paylaşımın hemen arkasına “devlet aklını temsil eden tek çözüm” diyerek partinizin ismini ekler misiniz?
***
Bir değil, kaç dakika düşünürseniz düşünün, yapamazsınız.
Ne kadar muhalif olursanız olun, ne kadar sert eleştirilerde bulunursanız bulunun, devletin yürüttüğü bir güvenlik operasyonunu kendi siyasi vitrininize malzeme yapmak aklınız ucundan geçmez, geçmemelidir.
Bunun aklınıza gelmesi için ya devlet kavramını hiç anlamamış olmanız gerekir ya da milletin acısını bir propaganda malzemesi olarak görmeniz.
Tabii bu söylediklerim, adınız Ümit Özdağ veya onun avenelerinden biri değilseniz geçerlidir.
***
Şaşırmayın, “bu kadarı da olmaz” demeyin…
Yanlış duymadınız, yıllardır her türlü provokasyondan provokasyona koşan Ümit Özdağ sonunda bunu da yaptı.
Türkiye, henüz polis memurları İlker Pehlivan, Turgut Külünk, Yasin Koçyiğit’in acı haberiyle sarsılmamışken o operasyonun bilgisini aldı ve derhal harekete geçti.
Ama geliştirdiği refleks kahraman güvenlik güçlerimize güç, kuvvet dilemek değildi.
Tercihi “Devlet aklını temsil eden Zafer Partisi tek çözüm” sözleriyle partisini parlatmaktan yana kullandı.
Bununla da yetinmeyip kaleme aldığı kitaplardaki bölümleri işaret ederek kendini de pazarladı.
Daha ibretlik olan durum ise Özdağ’ın peşine takılanların, “Ümit Özdağ’ın stratejik öngörülerini ve ulusal güvenlik endişelerini sarsıcı şekilde anladığımız bir sabaha uyandık” sözleriyle bu fırsatçılığı kutsamasıydı.
Keşke bir gün uyandıklarında stratejik öngörü ve ulusal güvenlik hassasiyetini övdükleri Ümit Özdağ’ın, bugüne kadar neden İsrail’e karşı tek kelime edemediğini açıklasalar da, sessizliğinin altında yatan nedeni biz de öğrensek.
***
Bugüne kadar şehit kanı üzerinden siyasi çıkar devşirme hesabı yapan nicelerine şahit olunsa da, ümitlerini böyle bir şekilde açık edene rastlanmış mıdır?
Bilemiyorum…
Söyleyecek çok şey var, ama bugün acımızı yaşıyoruz.
Şehitlerimize rahmet, kederli ailelerimize baş sağlığı diliyoruz.
Türkiye’yi hedef alan bir terör girişimini partisini cilalamak için kullanan Ümit Özdağ ve tayfasını Allah’a havale ediyoruz.
Zaten ne diyelim ki…
“Cahil” deyip geçsen olmuyor, “hain” desen karşılamıyor.
Bunların hangi türden yaratıklar olduğunu artık kelimeler anlatmaya yetmiyor.