CHP’den bir Kanuni, bir Mimar Sinan çıkar mı?
Kahramanmaraş/Pazarcık merkezli olarak meydana gelen; 11 ilimizi, 124 ilçemizi, 6 bin 929 köy ve mahallemizi ağır yıkıma uğratan, 53 bin 537 vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve 107 bin 213 vatandaşımızın yaralandığı asrın depremi, Türk milleti için tarifsiz acılara yol açmıştı.
O günden bu yana hükümet, tüm imkânlarını seferber ederek yaraları sarmaya çalışmaktadır. 53 bin 537 can kaybının yaşandığı, 107 bin 213 vatandaşımızın yaralandığı böylesine büyük bir felaketin basit bir olay olarak görülmesi zaten mümkün değildir. Yıkımı da kaybı da son derece büyüktür.
Muhalefet, başlangıçta bu büyük felaketi dahi kabul etmekte zorlanmıştı. Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun depremle ilgili yaklaşımı, “Asrın felaketi diyerek depremi büyütüyorlar” sözleriyle somutlaşmıştı.
Peki, 53 bin 537 vatandaşımızın hayatını kaybettiği bir deprem “asrın felaketi” değilse, başka ne olabilir ki?
Türkiye’deki muhalefet, birçok konuda olduğu gibi deprem meselesinde de istismarcı bir tutum sergilemiştir. Depremden önce kentsel dönüşüme karşı çıkan, TOKİ projelerinin hayata geçirilmesini engellemeye çalışan; maalesef CHP’nin başını çektiği bu muhalefetti. Oysa depremden önce, kentsel dönüşüm çerçevesinde deprem bölgesinde inşa edilen tek bir TOKİ binasının dahi depremde yıkılmadığı gerçeği ortadadır.
“Memnuniyetsizler ordusu, birçok imparatorluk yıkar ama bir köy dahi kuramaz.” sözü, adeta bu muhalefet anlayışı için söylenmiştir.
“Seçimlerde aday olarak terlik konulsa onu seçeceğiz” düşüncesiyle hareket eden; seçtikleri belediye başkanları yönettikleri il ve ilçelere bir çivi dahi çakmasa bile gözü kapalı sahip çıkan bu muhalefet zihniyeti, geçtiğimiz hafta sonu Hatay’da gerçekleştirilen “Asrın İnşası: Türkiye’nin Başarısı – 455 Bin Konut Tamam” temalı programda bir kez daha rahatsız olmuştur.
Programda konuşan MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin,
“Gerçeklerden kaçmak, yapılanları küçültmeye ve değersizleştirmeye cüret etmek; muhteris nitelikli muhatapları hem mahcup hem de kalben malul edecektir.”
şeklindeki sözleri ve ardından vatan şairimiz, ahlak kahramanımız merhum Mehmet Akif’ten yaptığı şu hatırlatma bu rahatsızlığın asıl sebebidir:
Yıkmak insanlara yapmak kadar kıymet mi verir?
Onu en çolpa herifler de emin ol becerir.
Sade sen gösteriver işte budur kubbe diye,
İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.
Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zaman,
Bir Süleyman daha lâzım yeniden, bir de Sinan.
Hamdolsun, Türk milletinde ne Süleyman tükenir ne de Sinan…” şeklindeki sözleri yanında “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan günümüzün Süleyman’ıdır. Murat Kurum da günümüzün Mimar Sinan’ıdır.” sözleriyle tarihsel bir uyuma ve eser üretme iradesine vurgu yaparak, bugün depremin yıkımı karşısında ortaya konan hizmetleri ve eserleri hatırlatması; işte bu muhalefeti adeta çıldırtmıştır.
Onlar, Ankara’yı perişan eden Mansur Yavaş’ın tembelliğinde; İstanbul halkına verdiği sözleri tutmayan, İstanbul’a bir çivi dahi çakmadan yüz kızartıcı iddialarla soluğu cezaevinde alan Ekrem İmamoğlu’nun vurdumduymazlığında adeta kör olmuşlardır. İşte bu zihniyete “Asrın İnşası: Türkiye’nin Başarısı – 455 Bin Konut Tamam” demek, cin çarpmışa dönmelerine yetmektedir.
Sayın Devlet Bahçeli’nin, depremde evsiz kalan vatandaşlarımızın en temel meselesi olan barınma sorununu çözen iradeye işaret ederek sarf ettiği “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan günümüzün Süleyman’ıdır. Murat Kurum da günümüzün Mimar Sinan’ıdır.” sözleri, malum çevrelerin öfkesini artırdı. Bu ifadelerdeki takdir duygusunu gölgelemek ve değersizleştirmek için adeta topyekûn bir saldırıya geçtiler.
Onlara göre; deprem, sel ve orman yangınlarında yaraları fiilen saran Murat Kurum görmezden gelinebilir, itibarsızlaştırılabilir. Ama deprem tehdidi altındaki İstanbul’u yöneten Ekrem İmamoğlu’nun “Kentsel dönüşümü durdurmalıyız” minvalindeki sözleri, sorgusuz sualsiz alkışlanmalıdır.
Ekrem İmamoğlu, 2019 seçimleri öncesinde “Bir yıl içinde 20 bin bağımsız birimi, beş yılda 100 bini, on yılda ise bu niteliklere sahip tüm bağımsız birimleri afetlere karşı güçlendirmeyi hedefliyoruz.” demişti.
2024 seçimlerinde bu sözleri kendisine hatırlatıldığında ise “100 bin konut vaadimiz yok. 100 bin konut niye yok biliyor musunuz? 100 bin konut tamamen uydurma.” diyerek inkâr yoluna gitti.
Buna rağmen, işte bu Ekrem İmamoğlu onlara göre adeta bir Süpermen’dir.
Sayın Murat Kurum’un vizyonuna ve çalışkanlığına sahip biri İBB Başkanı olsaydı, İstanbul’un depreme hazırlık konusunda bu kadar boşa harcanmış yılı olur muydu?
Herkes elini vicdanına koysun ve söylesin…
CHP iktidarında böylesine büyük bir deprem yaşansaydı, bu tembellik ve vizyonsuzlukla hangi yarayı sarabilirlerdi?
İşte İstanbul’u, Ankara’yı, İzmir’i yöneten zihniyet budur.
Hâline bakın…
Şu Kanuni Sultan Süleyman, şu Mimar Sinan olur diyebileceğimiz bir CHP’li var mıdır?
CHP’nin siyasi felsefesi uzun yıllardır , “Türk milletinin yararına olacak ne varsa hepsine karşı çıkmak” noktasında sabitlenmiştir.
Havalimanı, köprü, yol, gemi, uçak, İHA/SİHA, şehir hastaneleri, kentsel dönüşüm projeleri (TOKİ konutları), TOGG…
Bunların tamamı, ilk akla gelen ve yıllarca karşı çıktıkları yatırımlar değil miydi?
CHP’nin en tepesindeki isim, mezar başında elinde rakı kadehiyle dolaşıyorsa; bu tablonun, CHP’nin vizyonunu ve akıl sağlığını hangi noktaya savurduğu zaten ortadadır.
CHP ve genel olarak muhalefet cephesinde bu yaklaşım hâkim olsa da, CHP içinden farklı bir ses de yükselmiştir. Hatay’da üç dönem milletvekilliği yapan CHP’li Serkan Topal, şu sözlerle hakkı teslim etmiştir:
“Günü geldiğinde en sert muhalefeti yapıyoruz ama muhalefet olarak bakıyorum ki, buralarda en çok karşılanan bakan olarak tarihe girdiniz. Sizi tebrik ediyorum. Çünkü şu gerçeği konuşmak lazım; Sayın Valimizle birlikte biz gece gündüz buradaydık. Hatay, yüzyıllık bir kentti. İki dakikada yok olan böyle bir şehri iki yılda yeniden inşa etmek son derece zordu.”
Benzer şekilde İYİ Parti Hatay Milletvekili Şefik Çirkin de şu ifadelerle gerçeği dile getirmiştir:
“Doğrusunu söylemek gerekir ki, Sayın Çevre Bakanı’na Hataylılar ve Hataylı depremzedeler adına buradan teşekkür ediyorum. Murat Kurum, Hatay’a gerçekten çok güzel hizmetlerde bulunmuştur. Depremde ağır yaralar alan Hatay’ın yaralarını sarmak adına neredeyse hafta sekiz, cuma dokuz Hatay’a gelmiştir. Yapılanlar konusunda hakkının teslim edilmesi gerekiyor.”
İşte bu iki açıklama, siyasi aidiyetlerin ötesinde vicdanla konuşulduğunda gerçeğin nasıl görünür hâle geldiğinin açık bir göstergesidir.
Herhâlde MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan günümüzün Süleyman’ıdır. Murat Kurum da günümüzün Mimar Sinan’ıdır.” sözleri üzerinden kaç gündür muhalefet çirkinliği/edepsizliği sergileyenler, kendi bünyelerinden yükselen bu ifadelerden sonra edep, adap ve akıl dairesinde yazıp konuşmayı denemelidir.