Suriye’deki iç savaş yüzünden Türkiye’ye gelmek durumunda kalan milyonlarca Suriyeli sığınmacılar meselesi, son yıllarda toplumsal kaos, kriz ve provakasyon malzemesi olarak kullanılmak istenmektedir. Bu durumu gösteren o kadar yaşanmış olay ve somut gerçekler var ki, kimse “Bunu nereden çıkardın?” diyemez.

          2023 seçimleri yaklaştıkça bu durumun artacak olması da çok şaşırtıcı olmasa gerek… Suriye’den gelen sığınmacılar içinde topluma rahatsızlık verenlerin varlığı yanında, Suriye’den sığınmacı olarak gelen herkese ırkçılık düzeyinde muhataplık oluşturmak isteyen yapıların varlığı da bir gerçektir. Aslında her iki tarafta karşılıklı birbirini beslemektedir. Bu atmosferin gerçek mazlumları-mağdurları da sıkıntıya sokacağı muhakkaktır.

          Dünyada milyonlarca Suriyeli sığınmacıyı Türkiye gibi bünyesine alan başka bir ülke yoktur. Avrupa'da en çok Suriyeli mülteciyi 605 bin kişi ile Almanya barındırıyor. Türkiye milyonlarca Suriyeli sığınmacıyı bünyesinde barındırarak elbette sosyal, kültürel, ekonomik ve asayiş olarak ilk günden itibaren külfetler yaşamıştır. AK Parti hükümeti başta olmak üzere herkes de bunun farkındadır.

          Türk devleti, 522 bin sığınmacının Suriye’ye geri gönderilmesi konusunda alan açarak başarı sağlamış ve daha büyük alan açabilmek için çalışmalarını ve mücadelesini sürdürmektedir. Bu konuda en büyük kozu da terör örgütünün elindeki bölgelerde temizlik yapma girişimleridir. Şu an terör örgütlerine yönelik operasyonlar aralıksız sürüyor ve daha büyük operasyon hazırlığı yapılmaktadır.

          Tam bu aşamada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin katılımıyla Tahran zirvesi gerçekleştirilmiştir.

          Rusya ve İran’ın elinin, ayağının ve aklının her daim Suriye’de olduğunu dünyada bilmeyen yoktur. Esad rejimini korumak için her türlü desteği veren bu ülkelerin Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarına çok sıcak bakmasalar da Türkiye-İran-Rusya ortak bildirisinde, Suriye'de terörle mücadele mesajı verilmiştir.

          16 maddelik ortak bildirinin 3. maddesindeki “Terörün her tür ve biçimiyle mücadele etmek amacıyla birlikte çalışmaya devam etme kararlılıklarını dile getirmişlerdir. Sivil tesisleri hedef alan ve masum can kayıplarına neden olan saldırılar da dahil olmak üzere, Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki terör örgütlerinin ve bunlarla iltisaklı farklı isimler altındaki grupların artan varlık ve faaliyetlerini kınamışlardır. Suriye'nin kuzeyi ile ilgili tüm düzenlemelerin eksiksiz bir şekilde uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir.” İfadeleri yanında, 4. Maddede yer alan “Komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını vurgulamışlardır.” İfadeleri önemli olmuştur.

          Çünkü sığınmacıların tekrar gönderilmesi için güvenli ve huzurlu alana ihtiyaç vardır. Bunun için de terör örgütü YPG/PYD elinde bulunan şehirleri temizleyerek, Türkiye’deki sığınmacı Suriyelilere buralarda alanlar açılmalıdır.

          Türkiye-İran-Rusya ortak bildirisinin 11. Maddesinde yer alan Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin, geri dönme ve bu çerçevede desteklenme haklarını teminen, Suriye'deki asıl ikamet yerlerine güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının gerekliliğinin altını çizmişlerdir. “ ifadesi de Türkiye’nin sığınmacı Suriyelilerle ilgili atacağı adımları güçlendirecektir.

          Türk devleti ve hükümeti bu hazırlıkları yaparken bu süreç içinde gerek Suriyeliler içinde, gerekse Suriyelilere yönelik provokasyonlara karşı dikkatli olmalıdır.

          Suriyeli, Afgan, Pakistanlı sığınmacıların içindeki bazı kişilerin şiddet, taciz olaylarına karışması, toplumda kaygı ve endişe yarattığı gerçeğini iyi anlamak gerekmektedir. 

          Hayatında bir Suriyeli, Afgan, Pakistanlı biriyle karşılaşmayan insanlarda bile bu psikoloji oluşmuş durumdadır. 

          Mahallelerde Gettolaşmalar büyük sorun olarak karşımızdadır. Sığınmacılar sadece Türk toplumuna değil, bazen kendi aralarındaki büyük kavgalarla birbirine tehlike olmaktadır.

          Tarlada, çiftlikte, fabrikada çalışan sığınmacılara kimsenin kötü bir söz dediğine şahit olmuyoruz ama başıboş her Suriyeli, Afgan, Pakistanlı rahatsızlık yaratmaktadır. Toplumun bu konuda psikolojik rahatlığa kavuşturulması gerekmektedir.

          İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Ülkemizde yabancıların belirli bölgelerde yoğunlaşmasının önlenmesi amacıyla yabancı sayısının toplam kişi sayısına oranının yüzde 25’i geçtiği 781 mahalle tüm yabancılar için ikamete kapatıldı. 1 Temmuz’dan itibaren oranın yüzde 20 olarak uygulanması sağlanacak. Yaklaşık bin 200 mahalle ikamete kapatılacak” açıklaması bu durumun fark edildiğin delilidir.

          Türkiye’nin Suriye sınırında terör örgütlerine yönelik yapacağı operasyon her açıdan önemlidir. Tahran’daki zirvede mutabakat metnine yansıyanlar kayıt altına alınması açısından önemlidir ama İran ve Rusya’nın sinsiliğine dikkat etmek de büyük titizlik olmalıdır.