Son yıllarda meydana gelen ekonomik ve mali krizler dünya ülkelerini derinden etkilemektedir. Dünyada yaşanan bu krizler doğrudan ve dolaylı olarak insanların alım güçlerini azaltmıştır. “Tarım, gıda güvencesinin sağlanması, yoksulluğun azaltılması, sağlıklı toplum ve sürdürülebilir ekonomik büyüme açısından büyük öneme sahiptir.” Ancak son yıllarda dünya piyasalarındaki dalgalanmalar, krizler tarım sektörünü de etkilemiştir. Bunun yanı sıra kuraklık, gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışı, petrol fiyatlarının artışı gibi nedenlere bağlı olarak tarımsal üretim maliyetleri tehlikeli boyutlara ulaşmış, küresel ekonomik krizle birlikte hane halkı gelirlerinde düşüş yaşanmıştır. Dolayısıyla tüm bu olumsuz nedenlerden dolayı insanların alım güçleri azalmış ve tüketici talebinde daralmalar olmuştur.

Üretim maliyetleri arttıkça destek programlarında yeni arayışlara, düzenlemelere ve karşılaşılabilecek yönetim ve gözetim ile ilgili yeni zorunlulukların olması kaçınılmaz olmuştur. Böylesi bir durumda tarım sektöründe desteklemelerle ilgili endişeler koridorun diğer tarafında nasıl görünüyor? Diğer taraftan desteklemelerdeki boşluğun çiftçilerin geniş aile üyelerine ve bununla doğrudan ilgisi olmayan diğer kişilere yapılan ödemeler yoluyla sınırları aşmasına izin veriliyor mu sorusunu akla getirtiyor.

Yaşanan kuraklık ve üretim girdilerindeki fiyat artışları özellikle bu yıl yaşanan gübre fiyatlarındaki artışlar bir sonraki sezon için çiftçileri kara kara düşündürüyor. Gelecek sezon(lar) da bizi ne bekliyor? Bu karamsar tablo çiftçiyi-köylüyü üretimden soğutuyor. Bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmak için karar vericilerin yeni poltikaları şimdiden tasarlaması gerekiyor. Bu noktada en güçlü argüman “yeni tarımsal destek politikaları” olacaktır elbette. Tarım Bakanlığı yetkililerinin bu konuda acilen tarım paydaşları ile bir araya gelip “farklı destek senaryolarını” acilen üretmesi gerekmektedir. Tek bir senaryo ile destek konuları belirlenmemelidir. Yapılan çalışmalar içinde bulunulan belirsizlikleri kapsayarak farklı kriz koşullarında üretimi devam ettirecek nitelikte esnek bir destek paketi oluşturulmalıdır. Bu paket üreticinin umudu olmalı ve bu umudu “karar vericiler” tarafından korunmalıdır.

Buğday bizim için çok önemli bir üründür. Bu yıl kimi buğday üreticisi tarlasına buğday ekemedi, kimi çiftçiler gübresiz ekim yapmayı düşündü, kimileri de gübresiz ekim yaptı. Büyük bir kısmı da artan buğday fiyatlarından umutlanarak borçla gübresini aldı ve tarlasını boş bırakmadı. Maalesef önümüzdeki yıl bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Bunu öngörecek çalışmalar mutlaka yapılmalı! Olası tüm riskler masaya yatırılmalıdır. Acilen bu risklerin etkilerini azaltacak destek politikaları tasarlanmalıdır.

“İklim değişimi etkilerine dayanıklı çeşitler ya da gübre, sulama gibi girdi maliyetlerinin etkisini azaltacak yeni destek modelleri gündeme alınabilir.” Karar vericiler, tarımsal destekler konusunda çalışan uzmanları, akademisyenleri ve sektör temsilcilerini bir araya getirerek oluşmuş ve oluşabilecek tüm riskler en ince ayrıntısına kadar çalışılmalıdır. “Gelecek yıl yaşanma olasılığı olan riskleri şimdiden öngörmek ve bu risklere yönelik tedbirleri şimdiden planlamak çiftçiye de umut olacaktır.”

“Kırsalda yaşayan, açık alanda üretim yapan ve tabiatı itibarıyla pek çok riskle boğuşan çiftçilerimizi uzun vadede güçlü kılacak destekleri de planlamalıyız.” Tarımsal üretimde ve kırsalda istihdama yönelik umutları korumalı ve mümkünse yeniden canlandırmalıyız. “Tarımsal üretime yönelik desteklerin yanında kırsalda yaşam kalitesini artıracak yeni destek modellerini de masaya yatırmalıyız.” Tarım Reformu Genel Müdürlüğü (TRGM) ve Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) tarafından uygulanan desteklere alternatif olacak yeni konuları sürekli araştırıyor olmamız gerekiyor. Bu noktada dünyadaki uygulamaları daha yakından takip etmeliyiz. Dünya; kırsalı, tarımsal üreticiyi güçlendirmek için neler yapıyor? Sadece ülkemiz tarımsal ekosistemi ile uyumlu ülkeler değil ABD, Brezilya, Şili gibi ülkeleri gözden geçirmek ve alternatif tarım politikalarını değerlendirmemiz gerekir. Desteklemiyi sadece üretim amaçlı olarak düşünmemeliyiz! “Üretim desteklerinin yanında kırsal kesimde yaşayanlar için ekonomik fırsatları artırmaya ve yaşam kalitesini iyileştirmeye yardımcı olmamız da gerekiyor.” Bakalım ABD, Trump döneminde kırsalda neler yapmış? Telekom altyapı programları aracılığıyla kırsal, yüksek hızlı internete bağlanmış, elektrik altyapısı yenileme çalışmaları yapılmış, güvenli içme suyuna erişimi genişletme, etik su yönetim sistemlerini iyileştirme ve yerel su temininin güvenilirliği desteklenmiş. Tarım ürünlerinden elde edilen “yenilenebilir yakıtların kullanılabilirliğini artırmak”, enerji verimliliği iyileştirmeleri desteklenmiş. “Uzaktan Eğitim ve Teletıp Hibe Programı” aracılığıyla sağlık ve eğitim hizmetlerine uzaktan erişime yönelik destekler verilmiş. Uzaktan erişimle sağlık hizmetinin belki ne ilgisi var diyeceksiniz. Ancak kırsaldan kent merkezlerine göçün sebeplerinden bir tanesi de sağlık hizmetlerine erişimdir. Bu elbette bizim için öncelik olmayabilir. Ama bu tür marjinal örnekleri dahi incelememiz gerekmektedir.

Son söz: Tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sadece girdi maliyetlerini düşürerek ya da iklim değişikliği etkilerini azaltarak yapamayız. “Tarıma bütüncül olarak yaklaşmalıyız.” Tarımsal üretimin tüm unsurlarını masaya yatırmalıyız. “Tüm riskleri ve olasılıkları hesaba katarak tarım destek politikalarını yeniden tasarlamalıyız.” Yeni darboğazlara, risklere hazır, güçlü bir tarım sektörü oluşturmalıyız!