Sanatçı Kıraç’la sosyal medyada 4 milyon takipçisi olan ekonomi profesörü Özgür Demirtaş arasında başlayan ve giderek sert bir renge bürünen tartışmanın içeriği, toplumsal rollerin bulanık ve geçirgen hale geldiği bir aşamada inisiyatifin giderek muhalefet mekanizmasından fenomenler dünyasına kaydığının işareti.

Kıraç’ın serzeniş yüklü “İsmi lazım değil bir ekonomi yazarı ya da finansçıyı hem de Türkiye’de, 4 milyona yakın insan niye takip eder” sorusuyla ilk kıvılcımını yaktığı münakaşa, Özgür Demirtaş’ın üst perdeden cevap vererek “Ülkede istediği kadar ünlü olamayan ve gündeme gelmek isteyen kim varsa bana yazıyor. Te Allahım yarabbim. Kim bu Kıraç?” cümleleriyle ileri bir faza ulaştı. Komedyen Şahan Gökbakar “Özgür Demirtaş ekonomist bir halk ozanıdır. Bilgi ve tecrübesi, herkesin anlayacağı şekilde dökülür dilinden. Müzisyenin “neden bu kadar takip ediliyor?” sorusuna açıklayıcı olabilir” ifadelerini kullanarak konuya Demirtaş cephesinden yardımcı kuvvet olarak müdahil oldu. Tartışma uzayıp gidiyor ancak Kıraç’ın sorusu Özgür Demirtaş bağlamından çıkarılıp daha geniş bir alanda ele alındığında kitlesel takipçi ve etkileşim düzeyine sahip yeni muhalif aktörlerin sayısının artış göstermesinde, muhalif seçmen tabanının biçtiği “lider” elbisesine uygun bir beden arayışı olduğu söylenebilir.

Birincisi, muhalefet ittifakının lider adayı hala belirsizliğini koruyor. Seçim yaklaştıkça aday isminin netleşeceğini bekleyenler resmi ağızlardan gelen açıklamalarla bilinmez sulara doğru yelken açmayı sürdürüyor. Kemal Kılıçdaroğlu diğer liderler onay verirse aday olacağını ifade ederken, Akşener Cumhurbaşkanlığı makamı için Finlandiya Cumhurbaşkanı gibi adını bile bilmediğimiz bir aday çıkaracaklarını ifade ediyor. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Gözel’e göreyse ittifakın Cumhurbaşkanı adayı Ahmet Davutoğlu olacak. Muhalefetin demokrasi şöleni olarak gördüğü bu yurttan sesler korosu, anlamsız bekleyişlerin bezginliğine uğrayan seçmen tabakalarını daha net arayışlara doğru itiyor. Özgür Demirtaş muhalefet liderlerinin bir türlü kararlaştıramadığı Cumhurbaşkanı adayına karşı sosyal medya muhalefeti tarafından yaratılan isimlerden birisi.

İkincisi, sandıkta seçmen tarafından yetkilendirilmiş resmi muhalefet temsilcilerinden çok bu isimlerin rağbet görmesi, muhalefet partilerinin tatminkar bir gelecek vadedememesiyle de yakından ilişkili. Cumhuriyetle yaşıt parti olan CHP, “En büyük ekonomik kriz” vurgulamasını sıkça yaptığı bir süreçte, ekonomiyi düzeltme işini yeni kurulmuş DEVA partisine bırakmış durumda. Hayat pahalılığından siyasi olarak en çok faydalanan CHP, iktidara gelirlerse takip edecekleri ekonomik programı AK Parti kökenli Babacan’ın ekibine bırakırken kendisi HDP’nin gönlünü okşama faaliyetlerine yoğunlaşmış halde. Belki de birileri Kılıçdaroğlu’na geceliği 100 bin Dolar olan otel odasından “ekonomi çok kötü” içerikli videolar paylaşarak bu işi böyle yürütemeyeceğini anlatmıştır.

Sosyal medya, etkileşim temelli, fikir, eğlence ve yeni pazar olanaklarının yanında siyasi mühendislik faaliyetleri açısından da giderek daha mümbit bir alana dönüştü. Muhalefet bu kadar etkisiz olduğunda ve ayakları yere basan bir politika izleyemediğinde, kızgın taban sosyal medyada sanatçı, akademisyen, komedyen titrine sahip yeni nesil muhalif figürlerin paylaşımlarının altında kalabalıklaşıyor. Çeşitli unvanlarla topluma kendisini kabul ettirmiş bu isimlerle Millet İttifakının siyasetçileri iktidara karşı aynı safta mücadele ediyor zannedilebilir. Bu bir bakıma doğru, fakat diğer yandan muhalefet içi bir iktidar mücadelesinin varlığını görmek ve alınan-alınmayan kararlara karşı tabandan yükselen protestonun sesini duymak mümkün.

Toplumun temel sıkıntılarını siyasetine işlemesi gereken CHP önderliğindeki ittifak, milletin gündeminden çok uzaklarda at koşturdukça asıl işi güldürü olan bir komedyenin attığı bir tweetin etki alanı muhalefetin etki alanından çok daha uzağa erişebiliyor. Kılıçdaroğlu ve diğer ittifak liderleri, fenomenlerin mesleki ve profesyonel alanlarına girerek onlardan daha iyi sanatçı, akademisyen, komedyen olma iddiasında değiller belki. Ama ötekiler kolaylıkla muhalefetin egemenlik alanına girerek onlardan daha yetkin bir siyaset yürütebileceklerini kanıtlama çabasında. Muhalif kitle de bayrağı bir an önce teslim edeceği gerçek bir muhalefeti kucaklamaya hazır. Dolayısıyla sosyal medya fenomenlerinin etkisi, muhalefet etkisizliğinin ortaya çıkardığı bir etki.

Kıraç’ın sorusuna geri dönelim. 4 milyon insan neden bir ekonomi profesörünü takip eder sorusunun başlıca cevaplarından birisi ekonomik şartların kötü olması. Deprem olduğunda deprem uzmanlarını sıkı markaj altına alan toplum, ekonomi kötü olduğunda da bu işin uzmanlarına kulak kesiliyor. Fakat ekonomik işleyişin bilimsel bir üslupla açıklanışında yetkin bir konumda bulunan bu insan(- lar) nihai kertede ortalama bir ekonomi bilgisine sahip herkesin sunduğu çözüm önerilerini tekrarlamaktan öteye geçebiliyor mu? Cevap kocaman bir hayır. Öyleyse bir şeyin, içeriğinden ziyade kim tarafından dile getirilmiş olmasının fark yarattığı bu noktada, bu farkın muhalefete duyulan güvensizlikten ve bıkkınlıktan kaynaklandığı açık bir gerçeklik.