Daha başında belliydi, maçın gollü ve zorlu geçeceği. Galatasaray oyna başlar başlamaz saldırdı rakip kaleye. Rizespor da hiç ödün vermedi oyunundan, defansa kapanmadı. Sarı Kırmızılı takım oyunun başında bal yapmayan arı gibiydi. Kontrolsüz oyun, topu bir an önce rakip kaleye taşıma isteği hem pas hatalarına neden oldu, hem de son vuruşlardaki beceriksizliğe. Mostafa Mohamed de etkisiz kaldı ceza alanı içerisinde. Evinde Rizespor ile oynarken, Mr. Torrent neden çift forvet ile maça başlamaz ve Gomis’i yanında oturtur ? Elinizde Feghouli gibi oyunu değiştirecek bir futbolcu varken, neden sahaya sürülmez. Neden 80 dakika kulübeye hapsedilir ? Belli ki, Torrent’in de kafası karışık.

Gidecek mi, kalacak mı onu düşünüyor. Ya da yönetimden “Oynatma para ödüyoruz, sıkıntıdayız” uyarısı mı geliyor, bilinmez. Ne zaman ki, oyuna Gomis ve Babel girdi, işler değişti. Önde baskıya başladı Sarı Kırmızılı takım, Babel’in kıvraklığı, Gomis’in hırçınlığı penaltıları getirdi. İlkinde geçen haftanın penaltıcısı kullanamadı bu şansı ama ikincisinde Babel affetmedi. Sonrasında nefis paslaşmalarla Van Aanholt’un takımını öne geçiren golü geldi. Gomis de uzatmada son noktayı koydu. Dünkü maçta iki takımın mücadelesi dışında ayakta alkışlanacak dört mükemmel gol vardı. Fernandes, Aanholt (2) ve Boyd’un gollerine şapka çıkartılır. Hele Fernandes’in golü jeneriklikti. Topa öyle bir falso verdi ki Fernandes, eski takımını yıktı. Maçta Galatasaray adına Van AAnholt ve Marcao, Rizespor’da da Fernandes ve kaleci Tarık sahanın yıldızıydı.