31 hafta maçları sonunda maalesef yine futboldan çok hakem konuşuldu. Maç sonrası demeçler, yorumlar, hep hakem üzerineydi. Hakem üzerine yorum yapma konusunda herkes pimi çekilmiş bomba gibi... Ufacık bir hatada patlamaya hazır. Sahadaki hakem de buna fırsat verince, herkes konuşuyor. Daha önce de yazdık. Hakemler sahada doğruyu görecek, gördüğünü çalacak. Bunun için sahadalar. Bülent Yıldırım’ın düdüğünün ayarı bozuk olunca koptu kızılca kıyamet.

Yıllardan beri gelen hakem yetiştirilmeme problemi nedeniyle MHK’nun elinde bu maç için alternatif yoktu. Kritik derbiler için sayabileceğimiz 3 isimden Cüneyt Çakır’ın Şampiyonlar Ligi yarı final maçında görevli olması, Fırat Aydınus’un cezadan yeni çıkmış olması, maç öncesi Bülent Yıldırım’ı tek aday konumuna getirdi. Bu nedenle atamanın yanlışlığı konusunda kimse ağzını açamaz. Ancak maç öncesi, maça hazırlık konusunda Bülent Yıldırım ve MHK’nun nasıl bir çalışma yaptığını da merak ediyorum. Merkez Hakem Kurulunun görevi sadece atama yapmak değildir. Maçın adaletli ve düzgün yönetilmesi ıçin hakeme gerekli teknik ve taktik çalışmaları yapmakla da mükelleftir. Teknik direktörler nasıl takımları maça hazırlıyorsa, hakemlerin koçu olan Merkez Hakem Kurulu da, hakemlerini maça iyi hazırlamalıdır. Zamanında derbilerde cirit atmış, Sabri Çelik, Mustafa Çulcu, Muhittin Boşat bu konuda Türkiye’deki en ehil kişilerdir. Bülent Yıldırım’ın bu maça iyi hazırlanmadığını, maçı, maçtan önce yaşamadığını düşünüyorum. İlk dakikadan itibaren görüldü ki, Bülent Yıldırım’ın hedefi “ne şiş yansın ne kebap” tarzında bir yönetim göstermekti. Böyle bir zihniyetle sahaya çıkınca, seyirci baskısı altında ezilen hakemin terazisi şaştı, sonradan toparlaması da mümkün değildi. Hakem düzgün bir maç yönetseydi, Galatasaray bence yine de yenecekti. Beşiktaş taç atışları esnasındaki dalgınlığının iç hesaplaşmasını yapacaktı. Ama tutarsız düdükler ve yanlış kartlar maçın kimyasını bozdu. Bence Bülent Yıldırım’ın bu maça hazırlıksız ve ürkek çıktığının en büyük göstergesi bu fotoğraftı.

Bir hakem sahada hata yapar, elle atılan golü verir, olmayan penaltıyı verir, yanlış oyuncuya kart gösterir, bunlar görüş hatasından kaynaklanır, ama sakinleştirmek için bir oyuncuyu kucaklayıp, ayırmaya çalışıyorsa bu tamamıyla korkaklığın ve idare-i maslahatçılığın göstergesidir. Maalesef son yıllarda görev yapan Merkez Hakem Kurulları hakemlerimizi bu hale getirdiler. Bu gidişle kalan 3 haftada da maalesef yine hakem konuşacağız gibi geliyor. Peki, MHK ne yapmalı? Ya da yapmamalı? Aslında yapabilecekleri fazla bir şey de yok. Eldeki hakemler arasında adaletli ve isabetli seçimlerle atama yaparak ve atadıkları isimleri maçları iyi hazırlayıp motive ederek bu 3 haftayı en az hasarla tamamlamayı hedeflemeliler. Kısa vadede elden bir şey gelmez. Çünkü geçmişten gelen yaralar çok derin...