Suriye’de yaşanan iç savaşın en çok etkilediği ülkelerin başında hiç kuşku yok ki Türkiye geliyor. Bu sebeple de Türkiye krizin çözümü için elini taşın altına koymaktan asla çekinmedi. Daha önce de bahsettiğim üzere, Türkiye meselenin halli için her türlü yolu eş zamanlı bir şekilde denedi. Türkiye hem sahada hem de masada olmanın gerektiğine inandığı için, diplomasiden de askerî kuvvetten de mümkün olduğunca istifade etmenin yollarını aradı. Bir yandan muhatap ülkelerle diplomatik görüşmeler yürütüldü, diğer yandan diplomasinin işlemediği noktalarda planlı ve orantılı şekilde askerî güce başvuruldu.
Barış Pınarı Harekâtı ve ABD ile yapılan müzakereler sonucu 17 Ekim’de operasyona beş günlüğüne ara verilmesi, Türkiye’nin yürüttüğü çok boyutlu siyasetin yeni bir tezahürü oldu. Ara verilinceye kadar geçen kısa süre içerisinde 765 terörist etkisiz hâle getirildi, 111 yerleşim merkezi ile 1500 kilometrekarelik alan kontrol altına alındı. Böylelikle Türk ordusunun sahaya indiğinde hiçbir terör örgütünün ona karşı çıkamayacağı bir kez daha ortaya konmuş oldu.
Sahada sergilenen başarı, Türkiye’nin çıkarları hilâfına, terör örgütünü destekleyen ABD’yi derin bir endişeye sürükledi. Bu endişe, ABD’nin geri adım atmasının en büyük sebebi. ABD, Türkiye’nin bazılarının iddia ettiği gibi blöf yapmadığını ve şimdiye dek büyük yatırım yaptığı PKK/PYD’nin Türk ordusu karşısında tutunamayacağını gördüğünde Türkiye’yi durdurmaktan başka çaresi olmadığını düşündü. İlk hamle olarak yaptırımlar öne sürüldü. Bunun etkisiz kalacağını idrak eden ABD, bu sefer Türkiye’ye taviz vermekten başka çaresi olmadığına kanaat getirdi. Bu kanaat ise, 13 maddelik anlaşmanın ortaya çıkmasının başlıca sebebi oldu.
Bu süreç, çok önemli bazı gerçeklerin tüm dünya kamuoyu tarafından ikrarını sağladı. Akla ilk gelenleri sıralamak gerekirse:

1. Terörle mücadeledeki kararlılık, diplomasi ve askerî yeteneklerin birlikte kullanılması hâlinde mutlaka sonuca ulaşacaktır.

2. Türkiye, bedeli her ne olursa olsun, sınırı boyunca uzanacak bir terörist yapıya katiyen müsaade etmeyecektir.

3. Türkiye’nin yürüttüğü çok boyutlu strateji, oynanan kirli planları bertaraf etmeyi mümkün kılmıştır.

4. Türkiye, uluslararası ve ulusal basındaki algı operasyonlarına ve siyasî, ekonomik ve ticarî baskılara boyun eğmeyecek kadar güçlüdür.

5. ABD, son kertede Türkiye’yi karşısına almak gibi büyük bir hataya düşmeyecektir.


6. Türkiye’nin PKK terörüne karşı yürüttüğü mücadelenin önünde hiçbir kuvvet dayanamayacaktır.

7. Suriye’de çözüm sağlanacaksa, bunda Türkiye’nin karşı konulamaz, engellenemez bir söz hakkı vardır ve Türkiye her halükârda sözünü söyleyecektir.

8. Suriye’nin geleceğini belirleyecek süreç, Türkiye olmadan şekillenmeyecektir.


9. Türkiye, kendisine karşı verilen sözler yerine getirilmezse terörü temizlemekten imtina etmeyecek, operasyona kaldığı yerden devam edecek, hedefine er ya da geç ulaşacaktır.


Emin olunuz ki Türkiye’yi yakından takip edenler, bu dokuz maddede geçenlerin tamamını, tamamı değilse de çoğunu muhakkak aklından geçirmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin operasyona salı gecesine kadar ara vermesi sayesinde, Türkiye’nin bir işgal niyetiyle değil, sadece ve sadece terörle mücadele etmek adına sahaya girdiği de en açık şekilde ortaya konmuştur. Kısacası, terör koridorunun pisliğinin Barış Pınarı'nın tertemiz suları ile temizleneceği tüm dünyaya ilan edilmiştir.