ABD Başkanı Donald Trump hakkında neredeyse iki yıldır devam eden soruşturma nihayet sonuçlandı. Başkanlık seçimleri öncesinde Rusya ile irtibatlı olduğu ve böylelikle Demokrat aday Hillary Clinton aleyhine olacak şekilde seçimlerde Rusya’nın etkisine izin verdiği gerekçesiyle özel yetkili savcı tarafından hakkında soruşturma yürütülen Trump, Cuma günü gelen kararla rahat bir nefes aldı. Trump’ın veya seçim kampanyasında çalışan herhangi birisinin Rusya ile işbirliği kurduğuna dair somut bir delil bulunamadığını belirten karar, Trump üzerindeki baskının artık azalacağı anlamına geliyor.

Trump, en başından beri ABD’deki müesses nizam (establishment) tarafından yadırganan bir isim oldu. Trump’ın alışılagelen ABD söylemi ve pratiklerini değiştirmeye yönelik çabaları, devlet katında birçok kişi ve kurumdan dirençle karşılandı. Bu kişiler, Trump’ın görevi devralmasıyla birlikte, ABD’nin çıkarları için tehlikeli gördükleri Trump’ın nasıl görevden uzaklaştırılacağını düşünmeye başladı. Robert Mueller tarafından başlatılan soruşturma, Trump’sız bir yönetim arzulayanlar için tam aradıkları fırsattı. Mueller tarafından hazırlanan raporun, Trump’ın Ruslar ile işbirliği yaptığını ortaya koyacağını, böylelikle de seçim sonucunun meşruiyetinin sorgulanacağını ümit ediyorlardı.

“2016 Başkanlık Seçimlerine Rusya Müdahalesi” başlıklı raporunu Adalet Bakanlığına teslim eden Mueller, soruşturma kapsamında 19 hukukçu ve 40 FBI ajanı, adlî tıp görevlisi gibi uzmanlardan oluşan bir ekiple çalıştı, 500 arama emri çıkardı, yaklaşık 500 görgü tanığı ile görüştü ve 2800’den fazla mahkeme çağrısı yayınladı. ABD Adalet Bakanı William Barr, Kongre’ye gönderdiği karar hakkındaki raporunda bu faaliyetlere gönderme yaparak, bu kadar çalışmaya rağmen iddiaların kanıtlanamadığını vurguladı. Trump açısından belki de rapordaki en önemli tespit, “Soruşturmada, Trump’ın kampanyasında çalışanların Rusya hükümetinin yürüttüğü seçimlere müdahale etmeye yönelik eylemlerine dâhil olduğu sonucuna varılamamıştır” oldu.

Bu sonuca göre Trump aklanırken, diğer taraftan Rusya’nın müdahalede bulunduğuna kanaat getirildiği hususu dikkatten kaçmamalı. Zira raporun bir kısmı Trump ile ilgili olsa da diğer belki de diplomatik ilişkiler açısından daha kritik olan tarafı, Rusya’nın seçimlere müdahale edip etmediğine ilişkindi. Rapor, Rusya’nın seçimlere siber saldırılar ve kamuoyu algısını değiştirmeye yönelik faaliyetlerde bulunmak suretiyle seçimlere karıştığı sonucuna varıyor. Bu durumda Trump, “Rusya ile bağlantılı” olmadığını artık daha gür bir sesle söylemek imkanına kavuşuyor olsa da seçim sonuçlarının Rus müdahalesi ile değiştirilmiş olabileceği ihtimali Trump’ın meşruiyet sorununun devam edeceğini gösteriyor.

Raporun, Trump tarafından büyük bir zafer olarak ilân edilmesi, Trump’ın raporda kendisini aklayan kısma odaklanıp diğer hususları göz ardı ettiği izlenimi veriyor. Trump, âdeta “Rusya seçime karıştıysa da bu benim yüzümden olmadı ki” diyerek kendi masumiyetini öne çıkarmaya çalışıyor. Bu noktada, Rusya’nın siber teknoloji ile seçimleri etkileyebilmesinin ABD güvenlik ve istihbarat birimlerinin bir zafiyeti olarak algılanma ihtimali doğuyor. Hatta Trump, “benden önce Demokratlar iktidardaydı, seçime müdahale edilmişse bu onların suçudur” diyerek suçlamalardan kurtulmakla kalmayıp, atağa geçme fırsatı yakalamış olabilir. 

Trump’ın elinin güçleneceği, muhaliflerinin kısmen de olsa gerileyeceği ve Trump’ın bir sonraki seçimde tekrar kazanmasının daha yüksek bir ihtimal hâlini alacağı bir döneme giriliyor. Trump’ın tavırları dikkate alınırsa, eski dönemde Trump’ın ayağını kaydırmaya çalışanların yeni dönemde ayaklarını denk alması gerekecek gibi.