Hanım Hey!

Anadolu Yaylasında kış çok ağır geçiyordu… Yemek bulmak, avlanmak, barınmak ve kendini korumak çok zordu. Çalışmaktan ziyade işi kurnazlık ve başkasının sırtından geçinmek olan Tilki Teyze ve Çakal Dayı bu zorlu kış mevsimini geçiremeyeceklerini anlamışlardı. Neredeyse açlıktan öleceklerdi. Çaresizlik içinde ölüme gidiyorlardı.

Birden Tilki Teyzenin aklına bir fikir geldi;

-“Buldum Çakal Dayı, buldum! Gidip Anadolu Yaylasının tek lideri Bozkurda sığınacağız, onun yanında takılıp, kışı geçireceğiz” dedi.

-Çakal; “olur mu Tilki Teyze, Bozkurt bizi iyi tanır, elli kapı dolaşıp her yerde fitne çıkardığımızı iyi bilir. Bizi yanına kabul etmez ki” dedi.

-Tilki Teyze; “Sen onu bana bırak, ben hallederim, kırk yıldır şu dağlarda geziyoruz, elbette bizim de bildiklerimiz var, ağlarım sızlarım atmış altıya bağlarım” dedi ve birlikte yola koyuldular…

Az gittiler, uz gittiler dere tepe düz gittiler en sonunda Anadolu Yaylasının tek lideri Bozkurdu buldular ve Tilki Teyze başladı yalvarmaya;

-“Ey Dağların tek lideri, Bozkurt! Ey mazlumun ve masumun hamisi n’olur bize sahip çık. Bizi akbabalara yem etme… Ocağına düştük, senin âlicenaplığına sığındık, lütfen bizi aslanlara ve sırtlanlara kurban etme… Hem belki de sayende hidayete erer, biz de adam oluruz, kötülüklerden uzaklaşır, faydalı birer canlı oluruz” dedi.

Bu yalvarışları çok iyi tanıyan, fakat Tanrı’nın kendine verdiği mevhibe dolayısıyla aman dileyene aman veren Bozkurt  rıza-i Tanrı için bu iki sabıkalıyı kabul etti ve söyledi, görelim ne söyledi;

-Tamam, sizi yanıma alıyorum. Lakin beni iyi dinleyin, artık benim yanımda gezeceksiniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin! Töre’nin dışına çıkmayın! Böyle olursanız ben sizi aç bırakmam. Ama Töre’nin dışına çıkarsanız gözünüzün yaşına da bakmam, ona göre!  dedi, ve Bozkurt önde bunlar arkada başladılar gezmeye…

Bozkurt Anadolu yaylasına sahip çıkarken, bunlar da onu takip ettiler… Acıktıkları ve av yapacakları zaman da hedefini seçen Bozkurt saldırıya geçmeden evvel Tilkiye Teyzeye şöyle seslenirdi;

-Bak bakalım Tilki, gözlerim kızardı mı?               

-Kızardı liderim!

-Yelelerim kabardı mı?

-Kabardı liderim!

-Geç arkaya, yerden toz kalkıyor mu?

Tilki, “kalkıyor liderim?”… Der demez avına saldıran Bozkurt bir çırpıda Tanrı’nın onlara lütfettiği rızkı boğazlar ve yemeklerini yerlerdi… Günler böyle geçti, her av zamanı aynı olay tekrarlanırdı…

-Bak bakalım Tilki, gözlerim kızardı mı?

-Kızardı liderim!

-Yelelerim kabardı mı?

-Kabardı liderim!

-Geç arkaya, yerden toz kalkıyor mu?

-Kalkıyor liderim?

Ve gelsin leziz yemekler…

Derken, günler günleri, aylar ayları kovaladı, Tilki ve Çakal Bozkurdun yanında iyice semirdi, güçlendi. Sonunda havalar bahara; Tilki tilkiliğine, Çakal da çakallığına döndü…

İçlerindeki bencillik ateşi alevlendi, kibirleri dağları aştı ve nasıl olsa artık kışı geçirdik, semirdik ve çok güçlendik, şimdi biz de kendi işimizi görürüz diye düşündüler ve Bozkurttan ayrılmaya karar verdiler…

Çakal çakallığınca daha ihtiyatlı söyledi, görelim ne söyledi;

-Ya Tilki Teyze ayrılmasak mı, ne dersin? Ne güzel geçinip gidiyoruz, hem biz Bozkurt gibi avlanamayız ki” dedi…

Tilki Teyze;

-“Sen hiç merak etme ben liderlik işini çözdüm, Bozkurdun av taktiğini öğrendim, hallederiz, sen hiç korkma” deyip ikna ettiği Çakal ile birlikte Bozkurdu terk ettiler…

O dağ senin, bu dağ benim gezerken bir müddet sonra karınları açıktı. Av peşinde koşarken, en sonunda etine dolgun bir Yılkı Atı gördüler…

Ve Çakal; “Hadi bakalım Tilki Teyze Bozkurttan öğrendiğin av taktiğini uygula da karnımızı doyuralım” dedi…

Kendine çok güvenen Tilki hiç tereddüt etmeden ukalaca söyledi, görelim ne söyledi;

“Geç bakalım önüme Çakal kardeeeş geç de şikâr nasıl olurmuş gör…'' dedi…

Çakal; “Geçtim Tilki Teyze!

-Gözlerim Kızardı mı?

-Kızardı!

-Yelelerim kabardı mı?

-Kaa- aa- bar dııı, da… kabardı kabardı! (tilkinin yelesi yok ki nasıl kabarsın?)

-Tamam, şimdi geç arkama, toz kalkıyor mu?

-Kalkmıyor Teyze!

-Kalkıyor mu?

-Kalkmıyor!

-Kalkmıyor muu?

-Kalkmıyoooor!

Buna sinirlenen Tilki;

“Tamam, tamam çekil, sen ne anlarsın Çakal! Diyerek bir atılışla Yılkı Atına saldırdı. Saldırdı ama yavuz atın bir çiftesiyle de boş bir çuval gibi yere serildi!!!

Bunu gören Çakal da, çakalca koştu, yoldaşının yanına geldi. Kan revan içinde can çekişen Tilkiye de son defa söyledi, görelim ne söyledi;

-“Kalk Tilki Teyze kalk! Yerden toz kalkmıyor ama senin mabadından duman çıkıyoooor!...”

Hanım heeey!

Kıssadan hisse;