Rusya’ya yapılan saldırıdan sonra bir nevi örtülü bir şekilde süren “dünya savaşı” alenen ortaya çıkacağa benziyor.

Korkutucu olsa da bu ihtimali dikkatlerden uzak tutamayız.

“Zamanın Ruhu” da bizi bu gerçekle yüzleşmeye doğru sürüklüyor. Vahşeti elinde koz olarak barındıran batılı devletlerden beklenen de ancak budur.

İnsana, çocuğa, kadına ve sivile acımayan bu vahşiler dünyayı topyekûn bir savaşa sürüklüyor…

Bu durumda Türkiye kendisine nasıl bir konum belirleyecek? Yeryüzünün en eski ve en köklü devleti olarak nerede duracak?

Dünya Savaşının eşiğindeki Devletimizi ve Cumhuriyetimizi, insanlık adına yüklendiğimiz huzur ve barış misyonuyla nasıl hâkim kılacağız?

Türk-Türkiye Yüzyılı ve Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı nasıl geçecek? Hepimizin aklını zorlayan sorular bunlar…

***

“Tanrı Devlet Güneşini Türklerin burcunda yarattı.” Kaşgarlı Mahmud Atamız böyle yazıyor ünlü eseri DivanüLugati’t-Türk’ün mukaddimesinde…

Tabii ki bu bir itikat meselesidir.

Tarih içinde zorlu coğrafyalarda kurulan ve büyük mücadelelerle yaşatılan bir devlet anlayışı da ancak bu inançla ayakta tutulabilirdi…

Merkeze inancı koyunca da Türk Devleti kendi tabası içinde “öteki” diye bir ayrımı hiç yaşatmadı. Tüm insanları barış-uzlaşma ve birlik kurumları içinde topladı.

O sebeple devlet bizim için hem bir iman meselesi hem de milli varlık ve dirlik kaynağı oldu.

Eskiçağlardan bugünümüze kadar ilk devletlerimizin kurulduğu Orta Asya’nın koşullarını bir düşünün… Sayısı bilmem ne kadar Çinli, kuzeyde Rus baskısı, iklim şartları, coğrafyanın gaddarlığı ve daha ne zorluk geliyorsa aklınıza hepsi karşınızda…

Millet, Töre ve Devlet bağlamında eğer sağlam bir inancınız yoksa nasıl var olursunuz ve nasıl baki kalırsınız?

Kaşgarlı Atamızın meşhur sözü de o sebeple ‘laf olsun’ diye söylenmiş bir cümle değildir.

İster Asya steplerinde kurulmuş olsun, ister Karadeniz’in kuzeyinde; ister Avrupa’da, isterse de Anadolu Yaylasında kurulmuş olsun Türk Devleti hep aynı tecrübelerin ve imanın eseridir.

Bu sebeple biz Türkler; ‘Devleti Allah’tan bilir’ bekası için de canımızla mücadele ederiz.

***

Cumhuriyetimiz de öyle…

Bütün dünyada imparatorluklar parçalanıp milli devletler ortaya çıkarken belki de en büyük varlık mücadelesi Türkiye Cumhuriyeti için verilmiştir.

Kuruluşunda çağın gereklerine uygun olarak milli iradeye dayanmış olması da aslında bir tekâmül sürecinin sonucudur.

Cumhuriyetimiz de tıpkı tarihteki devletlerimiz gibi Türklüğün varlık, dirlik ve beka düsturunda “Millet-Töre ve Devlet” terkibinin tezahürüdür.

Bu yüzden Cumhuriyetimiz, taşıdığı mukaddesat ve beka değerleri bakımından bütünüyle Türk Devlet Felsefesini yansıtmaktadır.

Cumhuriyetimiz, kurumlarını, işleyişini ve kıymetlerini kendinden önceki devletlerden devralırken “Milliyetçilik Fikri”ne dayanmış olması da aslında bir öze dönüş niteliği taşımaktadır.

Esasen Türk Milli Mücadelesi gibi emperyalizme karşı eşsiz bir başkaldırı harekâtının sonucu da başka bir yönetim şekliyle kendini adlandırmaz ve anlamlandırmazdı.

Kurtuluş Savaşında askerinin bir tek mermisinden tutun da ayağındaki çarığa kadar; dişinden tırnağından arttırdığı taama kadar; imanı ve duasıyla bu zaferde en büyük pay sahibi olan ‘Cumhur’ yani ‘Türk Milleti’ elbette yeni kurulan devletin de sahibi olacaktı.

Oldu da.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti işte bu sebeplerle binlerce yıllık Türk Devlet Geleneğinin, felsefesinin ve imanının hayat bulduğu ve bu hayatı da “sonsuzluk-beka” inancıyla taçlandırdığı yeni zamanlardaki şanlı adıdır.

Bizim bütüncül tarih tezimize göre de dünyada “Tek Bir Türk Devleti” kurulmuş ve devam etmektedir.

***

Yazımızın başında da bahsettiğimiz gibi  “Dünya Savaşı”nın eşiğinde Türkiye’nin tüm mukaddesatıyla ayakta tutulması en büyük mecburiyetimizdir.

Zira Türk Devleti atalardan devralıp gelecek nesillere güvenle taşıyacağımız kutsal bir emanettir.

İşte Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyerek dikkat çektiği ve önemle üzerinde durduğu “beka”, “iç cephe”, “milli bütünlük” gibi kavramları birlikte okuyunca her şeyi daha net görebiliyorsunuz…

O’nun bizi ayakta tutmak adına ve “Yeni Dünya Düzeni içinde sapa sağlam durabilmemiz için” nasıl mücadele ettiğini de çok daha iyi kavrayabiliyorsunuz…

Devletimiz Baki, Türk Milleti iki cihanda aziz olsun!